back to top
14 Eylül 2025, Pazar

İtiraf ediyorum: Attan düştüm!

Yıl 1989, Tuzla Piyade Okullar Komutanlığı’nda temel eğitimi tamamlayıp, ‘Asteğmen’ rütbesini takarak Kars Subatan Hudut Tabur’unda görev aldım. 148 askerden oluşan bölüğümün başında, günlük programla askeri her gün eğitime alıyordum. Taburumuzun bulunduğu yer köylerin içinde, Rusya sınırına da 7 km uzaklıktaydı. Hakim tepenin yamacında, hayvanların rahat otlayabileceği bir alana sahipti. Yakın köylüler iş haricindeki aylarda atlarını serbest bırakır, hayvanlar da geceleme dahil sürekli askeri bölge sınırları içinde kalırdı.

Öğleye doğru günlük spor ve eğitim programını tamamladıktan sonra yemeğe kadar bir saatlik askere istirahat verdim. Bu zaman içinde askerlerden biri yanıma gelip, “komutanım, hiç ata bindiniz mi?” sorusuna, gayri ihtiyari evet demek zorunda kaldım. Asker bu cevap üzerine yakınlardaki atlardan birini getirdi, gereken teçhizatı kalın bir iple tamamladıktan sonra atın üzerine bir battaniye attı ve “komutanım, buyur” dedi. Ben de itiraz etmeden bindim ve at yavaş yavaş hareket etti. Biraz ötede hızlandı ve küçük bir tepeyi aşınca hız iyice arttı. Aslında ben ata komut vermiyordum. At kendiliğinden hızlanıyordu. Derken tepe arkasında, geride kalan bölük görünmez olmuştu. Askeri devriye aracının yağmurlu zamanda geçtiği şose yoldaki teker izleri kurumuş ve yol engebeli bir hal almıştı. Otomobilin asfaltta gitmesi gibi atı da öyle düşündüğüm için biraz panikledim ve uygun bir yerde kendimi yere kontrollü bir şekilde bıraktım. Yerden kalktığımda at 10 metre kadar gitmiş ve durmuştu. Üzerimi elimle çırptım ve atın yanına giderek, tekrar bindim.

Yavaş yavaş bölüğün olduğu yere geldim. Asker atı ağzındaki ipten tuttu ve inmemi bekledi. Bölükteki askerler bizi izliyordu. Bir ara atı tutan asker “komutanım, düşmediniz değil mi” dedi. Ben de başımı arkaya atarak yok demeye çalıştım. Bir arada kısık bir sesle “yok, düşmedim” dedim.

Asker bir eliyle atı ipten yaptığı gemden tutarken, bir taraftan da düştüğümde çırpmayı unuttuğum sırtımı temizliyordu. Her elini atışta sırtımdan diken, kuru ot, toprak gibi deliller önüme düşüyordu. O an utanmadım dersem yalan söylemiş olurum, askerimden utanmıştım ve bölüğü “u” düzenine alarak “ata ilk binişim olduğunu ve tepe ötesindeki düşme serüvenimi de bir bir anlattım.” Yani hem askerimden hem de kendimden utanmamı, başarısız ata binme macerasını paylaşmakla aştım. İtiraf etmem benim için hiç de zor olmadı.

Kral çıplak! Hem de çırçıplak!

Yıl 2023, Malatya merkezli 11 ili vuran ve on binlerce canımıza malolan depremden yaklaşık bir ay sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart’ta Hatay’da yaptığı konuşmada “319 bini bir yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin yeni konut yapıp, teslim edeceğiz.” diye vaatte bulundu. Yine, bu rakamı dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’de rakamı revize ederek 850 bin konut olarak açıklamıştı.

Yıl 2025 Eylül ayı, 6 Şubat Depremi üzerinden 2.5 yıl, konut vaadinin vade dolumu üzerinden de 1.5 yıl geçti. “‘Hükümet bu enkazın altında acaba ne zaman kalacak’ umuduyla tam 2,5 yıldır bekleyen deprem turistlerini bir kez daha hüsrana uğratıyoruz. Şunu da büyük bir gururla ifade etmek isterim. Bugün itibarıyla deprem bölgesindeki her 3 hak sahibi vatandaşımızdan 2’sini yeni yuvasına kavuşturmuş oluyoruz.” ifadelerini kullanmış olmanızla, verdiğiniz orantısal rakamlar bile birbirini teyit edemiyor. 650 bin rakamının 2/3’ü bile 433 bin eder. Oysaki siz 18 ay gecikmeyle 300 bininci konutu yaptık diye tören yapıyorsunuz.

İstatistik yalan söyler matematik asla

650 bin konuta karşılık 300 bin teslim etmiş olmak başarı mı? 650’lik söz verilmiş olmasaydı başarı diyebilirdik, ancak ortada verilmiş bir söz varken bunun yarısının bile yerine getirilmediği bir vaadin nesinde başarı, neresinde deprem turistliği gördünüz, ben anlayamadım! Bence siz de “attan düştüm, vaadin yarısını 1.5 kat zaman aşımıyla yerine getirebildim” deyip, rahatlayın. Sizin karşınızda ki slogan atanlara değil hem evini teslim alamamışlara hem de bizler gibi hükümet vaat ve icraatlarını yakından takip edenler için “başaramadım, planları tutturamadım, kalan 350 bin veya bakanının vadettiği 550 bin içinde “en kısa zamanda imkanlar ölçüsünde gerçekleştireceğiz,” deyip rahatlayın. Yoksa sizin prompterden okuduğunuza, ekranlardan takip edenlerin ikna olduğunu düşünmeyin. Birilerinin size çıplaklığı söylüyor olması gerekir. Siz bir siyasi parti genel başkanından öte, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanısınız.

Köşe Yazıları

tümü

Gündem