(2. BÖLÜM)
15 Temmuz darbe girişimi sırasında oğlunu ve oğlunun babası Erol Olçok’u kaybeden Nihal Olçok’la söyleşinin ikinci bölümünde siyasette kaldığı 4 yıla dair değerlendirmesi, Ayşe Ateş ile yaptığı empati ve eşine, yani Erol Olçok’a verdiği söz var. 15 Temmuz sonrası o 8 yıl içinde 2019-2023 yılları arasında Gelecek partisinin kurucularından ve yöneticilerinden oldu. Kasım 2023’te resmi olarak istifa ettiği bu süreçte siyasetten de nasıl uzaklaştığını anlattı. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in geçtiği yolların benzerini yıllar önce geçmiş biri olarak onun yaşadıklarına dair tespitleri var. Rahmetli eşiyle dertleşmesi ve verdiği bir söz de ona yapılan acımasız yorumlar karşısındaki vakur duruşunu gösetriyor.
Bir süre Gelecek Partisi’nde siyaset yaptınız. Siyasete girişiniz nasıl oldu?
Gelecek Partisi kurucularındanım. Benim Sayın Ahmet Davutoğlu’na bir vefa borcum vardı. Parti kuruluşu için de beni davet ettiğinde benimkisi siyaset yapmaktan ziyade birinci o vefa borcunu ödemek ikincisi eğer bende bir güç varsa o gücü biriyle paylaşmak.
“Sare Hanım şehit aileleriyle inanılmaz ilgilendi”
Yeni bir oluşumu, herkes reddediyordu. Çok uzun yıllar sonra bilinen bir isim yeni bir hareket için yola çıkmıştı. Ve ben onun yanında durmayı görev bildim kendime. 15 Temmuz’dan sonra çok yakın durdu Hanımefendi, Sare Hanım. Özellikle, şehit aileleriyle gazilerle inanılmaz ilgilendi. Doktor olması hasebiyle bir denileni iki etmedi. Elinden geleni yaptı.
“Bir şey üretilmiyordu…”
Partiden kopmanız nasıl oldu?
Mental olarak zaten çok başında ayrılmıştım. Genel merkezde vazife de istemedim. En iyi bildiğim şey sahaydı, lütfen beni öncü gruba al, ben önden gideyim. Ondan sonra siz teşrif edin. Bir şey olmuyor içeride. Tamamen işime yönelik çalıştım. Çünkü bir şey üretilmiyor. Üretilmediği için de yani gerçek şeyler konuşulmuyor. Ne yapacağım ben orada. Ankara’ya git gel bu ciddi bir maliyet aynı zamanda. Maddi manevi. Başka illere, toplantılara gitmek benim yapacağım bir şey değil, herkes yapabilir.
“Bu insanlarla nasıl siyaset yapacaksınız?”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştüğü ortaya çıkan Gelecek Partili Milletvekili Selim Temurci’nin AK Parti’ye katılıp katılmayacağı sorusuna, “Süreç ilerliyor” demişti. Bu konudaki düşünceniz nedir?
Selim Temurci, Erdoğan’la görüştüğünü söyledi ama Davutoğlu da destek vermiş; “Bizi bugün de çağırsalar ben de gider giderim görüşürüm” dedi. Zaten oradan çıktılar. Türkiye’nin gerçeği bu. Bu insanlarla nasıl siyaset yapacaksınız? Partinin içinde herkes 15 Temmuz kahramanı. Herkes… Toplantılarda deli oluyordum. Bakayım nerende ne var? Ben seni kahramanlarla tanıştırayım mı; bacağı yok, kolu yok, canı yok. İki tanesi orda. İki tanesi benim. Kahramanlık öyle değil. Kapında güvenlik, aşağıda güvenlik… Zaten sana kimse ulaşamaz ki, zaten senin binanın odanın korumayan halk orada. Neyin kahramanısın sen ya.
“Siyaset yapmak zor, itiraz ediyorsun hele kadınsan ‘Bırak şu manyağı’ diyorlar, niye kendimi bu duruma düşüreyim ki”
O yüzden Türkiye’den bir şey olmaz. Gereksiz yere sinir hastası oluyorsun. Adın çıkıyor. Bir şeye itiraz ediyorsun, hele kadınsan ‘manyak’ diyorlar. ‘Bırak bu manyağı’ diyorlar. Niye kendimi bu duruma düşüreyim ki. Kimseyi ne kendimi sevdireyim diye derdim yok. Bir Allah’ım var.
Ben buyum, bu saatten sonra kimse için sağa sola eğilemem. Yaşadıklarımı ben biliyorum. Yaşadıklarımdan sonra nasıl hayata döndüğümü ben biliyorum. Bundan sonra benim hayatım yalnız. Dolayısıyla ben bu yalnız hayatı koruma altına alarak gitmek zorundayım. Partinin içindeyken bu kadar rahat tweet atamıyordum bu kadar rahat konuşamıyordum. Ben bir kişiyim, arabama tek biniyorum, arabamda şoförüm yok. Tek canım var. Çocuklarım da yanımda değil. Bir ben varım. Bu hayattaki tek şeyim özgürlük oldu.
Ayşe Ateş ile ilgili X hesabında birkaç kez görüşlerinizi yazdınız. Onun yaşadıkları hakkında düşünceleriniz nedir?
Yalnızlığını deklare etmişti. (Erdoğan’la) Görüşme talebinin reddedildiğini söylemişti. Ben de dedim ki, “Böyledir, sakın şu anda yanında olanlara kanma, bunlar hepsi illüzyon. Bu bitecek. Ne zaman ki senle işleri bitecek. Bu bitecek.” Onu anlatmaya çalıştım. Çünkü ben o yollardan geçtim. Yaşadığım şeyleri söyledim.
“O mahalleyi tanıyorum, adımlarını, söyleyecek sözlerini biliyorum…”
Annemin evinden 17 yaşında çıktım, bu mahallede 19 sene yaşadım. 17 yaşımdan beri o mahallenin içindeyim. O refleksleri biliyorum. O kriz dönemlerini biliyorum. O krizlerin nasıl artıya çevrildiğini… O ekibin içindeydim ben. Krizlerden neler çıkarılır, nasıl faydaya dönüştürülür. Bunlar nasıl anlatılır, topluma nasıl verilir…Tüm bunları biliyorum ve en iyi bildiğim şeyle imtihan oluyordum. Adımlarını biliyorum, söyleyecek sözlerini biliyorum. Bir de rahmetli (Erol Olçok) bunları nazik letafetle yapardı. Yeni ekip onu öyle de yapmıyordu, etinden et koparırcasına.
“Seninle işleri bittiğinde sen de bitersin”
O yüzden Ayşe’ye söylemek istediğim oydu. Bugün Ayşe’ye duymak istedikleri on tane şeyin iki tanesini verecekler. Böyle böyle olayı eritecekler. Yalnız kalacak günün sonunda. Çünkü dünyada kime ne kadar faydan varsa o kadar yanlarında varsındır. Seninle işleri bittiğinde sen de bitersin. Ki siyaset bu kadar acımasız. Her türlüsü.
“Ben 18 Temmuz sabahı tek başıma kabristana gittim, kabrinin başında dedim ki: Erol Olçok sen çok sevdin kalabalıkları, çok da kandırıldın…”
Bugün ihtiyacı olanlar seni yanında tutar ama gün gelir biter… Ben 18 Temmuz sabahı tek başıma kabristana gittim. Herkes uyuyordu. Herkes uyuyordu. Kalktım tek başıma gittim ve fısıldadım, dedim ki, “Bak, sakın gelecek olan kalabalıklara aldanmayın, Erol Olçok sen çok sevdin kalabalıkları, çok da kandırıldın. Bak ben bugünkü gibi geleceğim. Geldim, yalnız geldim. Ve ömür boyu ben yalnız geleceğim. Ben kabristana yalnız giderim. Olçak’la Abdullah’ın yanına yalnız giderim. Bu kalabalıklar bitecek dedim. Ben ömür boyu geleceğim çünkü yanında yatanın anasıyım.
“Tanımadığım halde Sinan Ateş’in kabrine 3-4 defa gittim”
Ben onu anlatmaya çalıştım Ayşe hanıma. Ben Ayşe hanıma taziyeye bile gitmedim. Çünkü çok gündemdi, yanlış anlayabilirdi. Çünkü ben yaşadım onları. İkimiz de bilinen kimseleriz. Kadının kalbine yanlış bir şey düşer de zanna girer diye ben taziyeye bile gitmedim. Ama tanımadığım halde rahmetli Sinan Ateş’in kabrine 3-4 defa gittim Bursa’da. Benim çok sevdiğim bir manevi oğlum, onun öğrencisiydi, Hacettepe mezunu. Çok etkilendi ölümden. Tedavi bile gördü. Psikoterapi aldı.