Değerli dostlarım;
İktidarın başta bulunduğu 23 yıllık sürede aklına gelmeyen ve çok da önemsenmeyen Savunma Sanayii için milletten ek vergi talep ediyor. Bakan Mehmet Şimşek vergileri nasıl savunuyor. “Amaç çok açık ve net. Ülkemizin caydırıcılık gücünü artırma dışında hiçbir seçeneği yok. Şu an bölgemizde bir ateş var. Caydırıcılığı artırma dışında hiçbir seçeneğimiz yok. Savunma sanayiinde Türkiye çok önemli bir atılım içinde. Savunma projelerine kaynak gerekiyor.” dedi.
Peki Sayın şimşek, söylediklerinizin doğru olduğunu kabul etmekle birlikte şunları da sizden öğrenmek istiyorum. Siz 23 yıldır iktidarda değil miydiniz? Türkiye Cumhuriyeti henüz 101 yaşında bunun yaklaşık 1/4’ü sizin zamanınıza tekabül ediyor. Niye şimdiye kadar düşünmediniz de yan gelip yattınız? Ateş bacayı sarınca mı yangını söndürmek aklınıza geldi?
Sayın Bakan;
Kur Korumalı Mevduat hesaplarına verdiğiniz faizler yüzünden milletin ne kadar parası kül oldu?
Ya yandaş müteahhitlerin affettiğiniz vergiler nereye gitti? Köprülere; otoyollara, hastanelere şimdiye kadar ödediğiniz hesapsız paralar ve daha yıllar yılı ödeyeceğimiz borçlar neden edinildi?
Tarikat ve derneklere aktardığınız paraların hesaplarını kim verecek?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 80 yılda edindiği fabrika, menkul ve gayri menkulleri satarak elde ettiğiniz paraları kimlere yedirdiniz?
49 yıllığına kiraladığınız limanlar, sattığınız maden sahaları, parayla sattığınız vatandaşlıkların hesabını kim verecek?
Sayın Bakan;
Devlet gerekli hizmetleri yürütmek için elbette vergi alacaktır ama bunun da bir olur yolu ve uygulanabilirliğinin olması gerekmez mi?
Harcanmamış kart limitleri üzerinden vergi demek Deli Dumrul misali geçenden bir akçe geçmeyenden iki akçe gibi yapılması doğru değildir. Devlet, uzun vadeli hesaplar yapmak ve ona göre bütçesini nerelere harcayacağını önceden bilmek gerekir. Siz ise elinizde olanı har vurup harman savuruyor, sonra da tehlikeyi görünce savunma sanayi diyerek milleti yolmaya başlıyorsunuz. Bunun adı hesapsız kasap elinde kalır masat misali rastgele bir yönetim değil midir?
Size kısaca hatırlatayım; Bizim devletimiz önceleri komünizm tehlikesi ve Rusya’nın tehdidi altındaydı, sonraları Yunanistan ile başımız beladaydı ve Kıbrıs gibi bir sorunumuz vardı. Daha sonra İran ve Suriye altımızı oymaya çalışıyordu. İsrail’e gelince emelleri olan ve o emelleri içerisinde Türkiye’nin bir bölümünü içerisine alan hinlikleri yok muydu? Yetmedi emperyalistlerin besleyip üzerimize saldığı PKK/YPG bölücü örgütleri başımızın belası değil miydi?
Etrafımız ateş çemberi ile çevrili iken öncelikle Savunma Sanayii güçlendirmek gerekirken gösterişe, saraylara katlar ve yatlara yatırım yapmak borç ile otoyollar hazırlamak daha mı önemliydi? Peki, eğitimdeki seviye düşüklüğünün sebebinin de yatırım ve bilimsel eksiklik değil mi? Unutmayın ki geç gelen adalet idamdan sonra gelen affa benzer. Yanlış yaptınız beyler yanlış, şimdi düzeltemiyorsunuz.
Günahınız da vebaliniz de çoktur Sayın Bahçeli
Bir iki cümle de Bahçeliye söylemek isterim: Sayın Bahçeli; 1999 yılında Öcalan yakalanıp yargılandığında onu idam edilmekten kurtaran üç kişiden birisi siz değil miydiniz?
Şimdi Öcalan’dan terörü bitirmesini istiyor ve diyorsunuz ki: “Türkiye’ye getirilirken ‘her türlü hizmete hazırım’ diyen terörist başı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin” Ey Bahçeli, ne zaman çizginde duracak ve ülkücü -milliyetçi olduğunu ifade edeceksin? Her türlü Milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım’ diyenlerle; yetmedi Hizbullah’ın siyasi uzantısı Hüda- Par ile ortaklık yapacaksın, sonra da Öcalan’dan terörü bitirmesini isteyecek, uzlaşma arayacaksın. Bana göre hiç inandırıcı değilsiniz. Eğer siz 1999’da Ecevit ve Mesut Yılmaz ile bu ortaklığı yapmasaydınız, daha sonra da AKP’nin koltuğunun altına girmeseydiniz şimdi ülkücüler gerçek anlamda iktidarda olur ve ülkede bu hale gelmezdi. Günahınız da vebaliniz de çoktur Sayın Bahçeli.