Anayasa Mahkemesi(AYM), belli suçlardan mahkum olanların avukatlık yapamayacağına dair Avukatlık Kanunu’ndaki düzenlemenin iptaline dair başvuruyu reddetti. Doktorluk mesleğinde olduğu gibi avukatlık için de 3 yıllık süreyi işaret eden AYM, ‘memnu hakların iadesi’ başvuru yolunun açık olduğuna işaret etti. AYM’nin beş üyesi ise, ‘aşırı külfet” oluşturduğu ve özel hayata saygı ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle karara muhalif kaldı.
Avukatlık Kanunu 5/2. fıkrasına göre avukatlık mesleğini yapmaya engel durum şu şekilde düzenleniyor: “Kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)3
zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni
kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak”
AYM, Bu maddeye göre hüküm giymiş olanların cezaları, “para cezasına çevrilmiş olsa bile” avukatlık yapamayacaklarına ilişkin hükmünü oyçokluğu ile Anayasa’ya uygun buldu. Ancak aynı kararda, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu 13/A maddesi uyarınca cezanın tamamen infazından yani ‘bihakkın tahliye’ denilen süreçten sonra üç yıllık süre geçmiş olması ve hakimin olumlu kanaatinin oluşması halinde “yasaklanmış hakların geri verilmesi” düzenlemesinden de faydalanabileceklerine işaret edildi.
Karara gerekçe olarak ise, “Avukatlık Kanunu 5/2. fıkranın uygulanmasına yol açan suçların niteliği, toplumda oluşturduğu etki düşünüldüğünde, avukatlık mesleğinin icrasını sağlayacak kararda hâkime verilen takdir yetkisinin avukatlık mesleğinin onur ve itibarının korunması amacına hizmet edeceği açık olduğu” gösterildi.
Ölçülü olduğu ifade edilen hak yoksunluğunun süresiz olmadığını, cezanın infazından sonra 3 yıl boyunca yeni suç işlenmemesi ve mahkemenin “iyi hâl” tespitiyle hakların geri verilebileceğine dikkat çekilen karar oyçokluğuyla verildi.
5 üye muhalif kaldı
AYM üyeleri Hasan Tahsin Gökcan, Engin Yıldırım, Yusuf Şevki Hakyemez, Selahaddin Menteş ve Kenan Yaşar bu görüşe karşı oy vererek muhalif kaldı. Beş üye, karşı oylarında kuralın “aşırı külfet” oluşturduğu ve özel hayata saygı ilkesini ihlal ettiğini savundu.