Değerli dostlarım;
Ülkemiz düşman işgalinden kurtarılarak tam bağımsız bir ülke durumuna gelince Gazi Mustafa Kemal Paşa, arkadaşlarına 28 Ekim 1923 günü şöyle sesleniyordu.
EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.
Söylediklerini yaptılar ve ülkemizin yönetim şeklini bir gün sonra Cumhuriyet olarak taçlandırdılar.
Neydi Cumhuriyet?
Atatürk “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.’’ diyordu.
Cumhuriyet, Türk Milletine bırakılmış en büyük bir miras ve vazgeçilmez bir değerdir.
Cumhuriyet, Türk Milletinin binlerce yıllık yurdu olan ve her taraftan işgal edilmiş bulunan Anadolu’nun işgalcilerden kurtarılması demekti.
Cumhuriyet halkın yönetimde söz sahibi olması ;
Bütün vatandaşların hür iradelerinin kendi elleriyle kullanması; Seçme ve seçilme hakkının elde edilmesi;
Kanun önünde herkesin eşit bireyler olarak değerlendirilmesi;
Fikri hür, vicdani hür nesiller yetiştirilmesi;
Yasama, yürütme ve yargının bağımsız ve tarafsız olması;
Adaletin mülkün temelini teşkil etmesi;
Kısacası Cumhuriyet, bireylerin kendi özgürlüklerini ele alması hiçbir kişi veya zümreye kul, köle olunmaması
Demekti.
Cumhuriyet totaliter olmayan rejimler de demokrasinin gelişmesine en uygun yönetim biçimi demekti.
Tam 101 senedir nadide bir çiçek gibi koruyup kollamaya çalıştığımız Cumhuriyet rejimi ne yazık ki bütün vatandaşlarımız tarafından tam anlaşılamamış, zaman zaman Cumhuriyete düşman unsurlarda ülkemizde kök salmaya başlamışlardır.
101 yıldır içte ve dışta Cumhuriyete düşman unsurların bulunmasının temel nedenlerinden birisi bu yönetim biçiminin faziletlerinin iyi anlatılamamış olmasının yanında dış mihraklı unsurlar tarafından içerideki hainlerin beyinleri yıkanmaya, bu rejimi değiştirmeye yeltenenler de çok olmuştur.
Atatürk, bugünleri görmüş ve hissetmiş olacak ki gençlerimize seslenerek ;
Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz demek suretiyle Cumhuriyetimizi gençlere emanet etmiştir.
101 yıllık süre içerisinde Cumhuriyetin bütün nimetlerinden yararlandıkları halde Cumhuriyeti ‘ara rejim’ diye niteleyenler ve Padişahlığı getirmek isteyenlerde türemiştir. Hatta, milletin kanı ve canı ile kazandığı bu vatanın bağımsız ve hür olmasından rahatsız olup ‘keşke Yunan kazansaydı’ diyen hainlerde çıkmıştır.
Değerli dostlarım;
Cumhuriyeti iyi anlayabilmek için Cumhuriyetin kazanımlarına iyi bakmak gerek.
Cumhuriyet ilan edilmeden önce ülkemizin ekonomisi sıfıra yakın olup Duyun-u umumiye’ye olan borçlarımız ancak 1954 yılında ödenebilmiştir. Yani Osmanlı’nın borçlarını Cumhuriyetin genç nesli ödemiştir.
Ülkemizde sanayi devrimi yapılmış birçok fabrikalar kurulmuştur:
Köylü kendi ürettiği ürünleri yok pahasına değil, değerine satmayı öğrenmiştir.Her ne kadar Cumhuriyet rejiminin kurduğu fabrikalar son 10 yılda satılmış olasa da yine de başarılı işler yapılmıştır.
Barajlar, köprüler, hava limanları, yollar ve fabrikalar kurulmuştur.
Cumhuriyet döneminde latin alfabenin kabul edilmesi neticesinde yeni eğitim yuvaları açılmış okur- yazar oranı yükselmiştir. Halk Evleri;Köy Enstitüleri, İlkokullar, Ortaokullar, Öğretmen Okulları, Liseler,Eğitim Enstitüleri, Yüksek Okul ve Üniversiteler
sayesinde yetişen aydınlarımız memleketin yüzünü bir anda değiştirmiş, Osmanlı’nın son döneminde okur- yazar oranı sadece % 4 civarında iken bugün bu oran yüzde yüzlere yaklaşmış; Uluslararası seviyelerde ödüller alan bilim adamlarımız çıkmıştır.
Özellikle kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının birçok Avrupa ülkesinden önce verilmiş olması çok ileri düzeyde bir gelişme olup Türk kadınının neler yapabileceği ortaya konulmuştur.
Cumhuriyet kurulmadan önce ‘hasta adam’ olarak anılan ülkemiz artık kendi kendine yetebilen sayılı ülkeler seviyesine çıkmıştır; Ordumuz yeni silahlarla donatılmış ve insanımıza güven düşmana korku veren bir hale gelmiştir.
Cumhuriyet din, dil ve ırk farkı gözetmeksizin tüm vatandaşların paylaştıkları ve yararlandıkları siyasal rejimin adı olmuştu, onun için de CUMHURİYET FAZİLETTİR denilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. yılını kutlamak, bize büyük bir gurur ve sorumluluk veriyor.
NE MUTLU CUMHURİYETİMİZE;
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE.