Değerli dostlarım;
Ülkemiz siyasetinde son günlerdeki olaylar elbette hayırlara vesile değil.
Siyaseti adeta bir hesaplaşma ve öç alma haline getiren iktidar, gemileri yakmış durumda.
Tek adam yönetimine geçtiğimiz günlerden itibaren kaybolan ‘Kuvvetler ayrılığı’ ilkesi artık yok hükmüne düşürülmüş o tek adam ne derse veya neyi işaret ederse onun olmama ihtimali kalmamıştır.
Zaten Cumhurbaşkanı, 24 Temmuz 2024 tarihinde temelinde kuvvetler ayrılığı bulunan liberal demokrasinin “eski itibarını ve etkisini yitirdiğini” söylememiş miydi.
Bütün bu gelişmeler Cumhurbaşkanı’nın ‘Turpun büyüğü geride’ demesinden sonra hızla gelişti. Hedefte olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu idi.
Nihayet 19 Mart’ta başlayan gözaltı süreci 23 Mart günü İmamoğlu’nun ‘Yolsuzluk’ iddiasıyla tutuklanmasıyla birinci etabı tamamlanmış oldu.
Elbette yolsuzluk, hırsızlık kimden gelirse gelsin namuslu her insanın buna tepki göstermesi gerekir ama bunun gerçek mi yoksa belirli bir amaca yönelik mi olup olmadığına vatandaşın ikna edilmesi şarttır.
Her ne kadar iktidar cenahı ve onun destekçisi basın bunu abartarak millete söylüyorsa da milletin buna pek itibar etmediği sokaklarda yapılan gösterilerden ve bugün CHP nin ortaya koyduğu Cumhurbaşkanı adayını belirleme ve destek sürecine vatandaşın gösterdiği ilgiden anlaşılmaktadır.
İktidar elindeki polis ve yargı gücüyle muhalefeti zayıflatmayı ve İmamoğlu’nu hedefliyorsa da öyle zannediyorum ki bu hedef ters tepecek gibi.
Diğer taraftan zaten kırılgan olan ekonomik durumumuz iyice kırılgan olmaya yönelmiş olmalı ki Financial Times’ın haberinde:
“İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası TL’de yaşanan sert değer kaybını durdurmak için Merkez Bankası, tarihte eşi görülmemiş bir müdahaleyle 12 milyar dolar sattı… Üç gün içinde piyasaya verilen toplam döviz desteği 26 milyar doları buldu… Acil toplanan Para Politikası Kurulu, gecelik faiz oranını da yüzde 46’ya çıkardı…” şeklinde bir değerlendirme yaptı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Vaktiyle Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve şahsıma yapılan haksızlıkları kamu vicdanının nasıl kabul etmediğini hatırlayalım. Benzer yanlışlıklar halkın iradesiyle belediye başkanı seçilmiş olan Ekrem İmamoğlu’na da yapılmamalı.
Bu tür çalkantılar, Türkiye’de hiçbir kesime, ne iktidara ne de muhalefete hayır getirmedi, getirmez de. Hukuk ve hakkaniyeti kaybetmemeliyiz. Yoksa Türkiye kaybeder.” gibi bir değerlendirmede bulundu.
Evet, hukuku ve hakkaniyeti kaybetmemeli, Milli iradeye saygı göstermeliyiz.
Hukuk Milli iradenin pekiştirilmesinde en önemli dayanağımız olmalıdır.