12 Mart 2025, Çarşamba

İstanbul Barosu ilk kez ve çok farklı bir şeyi başardı: Mahalleden çıktık geldik, duvarları yıktık geldik…

İstanbul Barosu, 147 yıllık tarihinde dünkü olağanüstü kongresiyle tarihi bir duruş sergiledi. Uzun yıllardır takip ettiğim baronun bu duruşu ne yalan söyleyeyim beni biraz şaşırttı. Zamanında ciddi eleştiriler yönelttiğim eski yöneticilerin açıklamaları beni bir hukukçu olarak heyecanlandırdı.

Herkesin mahallelere hapsolup kendine yakın bulduğunu savunduğu, karşıdakini yok etmeye çalıştığı bir Türkiye düzeninde İstanbul Barosu en azından hukukçuluk mesleği adına başarılı bir sınav verdi.

Terörle suçlanan baro yönetimi ve onu savunan Milliyetçi avukatlar…

Olay şu; İstanbul Barosu Aralık ayında Suriye’de güvenlik güçlerince öldürülen iki kişinin gazeteci olduğunu belirttiği eleştirel bir açıklama yaptı. Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı soruşturma kapsamında başkan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında ‘terör’ suçlamasıyla 12 yıla kadar hapis cezası istendi. Ayrıca baroya yönelik ‘kayyım davası’ açıldı.

Bu gelişmeler üzerine harekete geçen İstanbul Barosu olağanüstü kurultay kararı aldı. Dün Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan kurultaya 65 bin civarı avukattan 7400’ü imza attı. Ve bu olağanüstü kurultay, Türkiye pratiği açısından da olağan üstü oldu.

İstanbul Barosu’nun bileşenleri olan ‘Kemalist’ Önce İlke Çağdaş Avukatlar grupları, muhafazakarları temsil eden Bağımsız Avukat Grubu(BAK), Avukat Hakları Grubu, Avukatın Yükselişi Grubu ve en dikkat çekici olarak da milliyetçi avukatları temsil eden İMAG Grubu destek için oradaydı.

‘Baro bizim, tabi ki buradayız’

Haliç Kongre Merkezi’nde kongreyi takip ettiğim bölümde çevremde İMAG üyesi avukatlar vardı. “Sizi burada beklemiyordum, şaşırdım” dediğimde; “Baro bizim, tabi ki buradayız” diyen milliyetçi avukatların kesin ve net cevapları beni daha da şaşırttı.

Hava muhalefetine, kar ve soğuğa rağmen de katılım beklenenden fazlaydı.

‘Geçmişte de yargılamalar vesaire oldu ama ilk kez bu kadar farklı bir müdahale var’ diyen ve 22 yıl baroyu yöneten Önce İlke’de yönetim kurulu üyeliği de yapmış kıdemli avukatın sözleri bunun sebebini açıklıyordu aslında. Bu seferki çok farklı…

‘Seçimle gelen seçimle gider…’

Siyasi iktidardan çok aşina olduğumuz cümle bu kez avukatların dilindeydi. Genel kurulda ilk söz alan Başkan İbrahim Kaboğlu, “Bizimle yarışan gruplar ‘seçimle gelen seçimle gider’ diyerek bize destek oldu. Aynı TBMM gibi aynı belediyelerde olduğu gibi. Barolar da 2 yılda seçimle belirlenir. İstanbul barosunun bütün avukatlarını, özellikle 20 ekimde yarışan grupları Türkiye’de demokrasiyi yaşattığı için teşekkür ederim. Barolar, Anayasa, insan hakları alanında görevlidirler. İstanbul Barosu da bu görevi yerine getirmiştir ve yerine getirmeye devam edecektir. Avukatların genel kurula gitmemesi için fezleke haberleri yaptılar bir gün önce. Resmî dezenformasyonun, anayasal suça varan bir ihlâlidir. Seçimlere yönelik müdahale de meslektaşlarımızca püskürtülmüştür. Türkiye, son 2 aydır yargı yoluyla adeta ortada yer alan savunma nasıl çökertilir, dizginlenir bunun provasını yapmaktadır.” diye konuştu.

“Adaletin çökmemesi için mücadele edeceğiz.” diyen Kaboğlu avukatlara demokrasiye ve hukuka sahip çıktıkları için teşekkür ederek sözlerini bitirdi.

“Baroyu teslim etmeyeceğiz”

Önceki baro başkanları ve seçimlerde gruplar adına aday olan avukatların açıklamaları da güçlü ve birlik mesajları içeriyordu.

Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’nun başkan yardımcılığı ve üç dönem başkanlık ile en uzun yönetimde kalan isimlerinden Mehmet Durakoğlu, “Avukatlık itiraz mesleğidir. Baro yönetimini ancak avukatlar belirler. Avukatlar, baroya sahip çıkmak, demokrasiye laikliğe sahip çıkmak için buradalar. Otoriterlerken totaliterizm için muhalefetsiz iktidar yaratmak istiyorlar. Bunun adı hukuka aykırılık değil düpedüz hukuksuzluk. İstanbul Barosu olarak, toplumun bütün kesimlerinin yaşadığı hukuksuzluktan aldığımız paydır bugün yaşadığımız. Hukuk tarihini avukatlar yazar. İstanbul Barosu biziz, avukatların. Baroyu teslim etmeyeceğiz. Seçimle gelen seçimle gider.”

Önce İlke’nin başkanı ve koltuğu Kaboğlu’na bırakan Avukat Filiz Saraç “Seçimlerde mücadele etsek de baromuzun yanındayız. Baroya yapılan saldırıyı da püskürtmeyi biliriz. Hep birlikte omuz omuza mücadelemize devam edeceğiz.” dedi.

Avukat Hakları Grubu adayı Turgay Bilge;” “Sandıkla gelen sandıkla gider. Tüm ayrılık ve eleştirilerimizi bir tarafa bırakarak bir aradayız. Nöbetteyiz.”

Avukat Mert Er Karagülle, “Seçimle gelen seçimle gider, bugün sarı öküzü vermemek için buradayız. Bizlerden birilerini zaman zaman hapse atarsınız ama birliğimizi bozamazsınız. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz meslek onurumuzu koruyacağız.”

İMAG(İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu) Hakan Çatak: “İMAG olarak buradayız. Hukuki güvenliğimiz her geçen gün kötüye gitmektedir. Biz avukatlar olarak bir hukuksuzluk eleştirmek için kimseden izin almayız. Ülkedeki hukuksuzluklara direnmek için bağımsız bir İstanbul barosuna ve bağımsız bir barolar birliğine ihtiyacımız var. İstanbul barosunda asıl olan genel kuruldur. Seçimle gelen seçimle gider düsturu ortak demokrasi kültürünün gereğidir. Baromuza sahip çıkmak için buradayız. Demokrasi ve hukuk bilinciyle buradayız.”

Önce İlke Çağdaş Avukatlar’dan Avukat Turgay Demirci, “Gün birlikte olma ve demokrasi günü. İstanbul Barosu’nun yanındayız, savunuyoruz.”

Bağımsız Avukatlar Grubu(BAK)’tan Abdülhalim Yılmaz: “Hukuku hep birlikte koruyacağız. Tarihi bir sorumluluk için buradayız. İstanbul barosu yönetimi seçimle gelmiş seçimle gitmiştir. Baroya yapılanı kınıyoruz. Buradayız ve birlikte olmaya devam edeceğiz. Adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşı birlikteyiz.”

Ayrıca Türkiye geneli barolardan da destek büyüktü. Adıyaman, Ankara, Ağrı, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çankırı, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, Konya, Mardin, Mersin, Muğla, Niğde, Sakarya, Samsun, Siirt, Şanlıurfa Tekirdağ başkan düzeyinde kongreye gelerek desteklerini sundu.

Avrupalı hukukçular: Mücadeleniz bizim de mücadelemiz

Uluslararası hukuk camiasında da bilinen bir isim olan Prof. Dr. Kaboğlu’na destek için Paris, Hollanda, Belçika, İsviçre, İtalya, İngiltere Galler barosu, Avrupalı hukukçular geniş bir katılımla kongredeydi. ‘Dayanışma, mücadele, özgürlük’ temelli konuşmalar ile İstanbul Barosu’na desteklerini açıkladılar. “Bütün Avrupalı hukukçular olarak İstanbul barosu yanındayız.” dediler.

Kemalistler, Kürtler, Milliyetçiler, solcular, dindarlar…

Sonuç olarak Baro yönetimi tarihinde ilk kez ‘PKK terör örgütü’ suçlamasıyla karşılaştı. Ve avukatlar da tarihinde ilk defa devletçisi, Kemalist’i, solcusu, Kürdü, milliyetçisi, muhafazakarı bu derece birlik ve tek ses idi. Avukatlar, kimlikleri, ideolojileri, duruşları, mahalleleri aşıp bir araya geldi.

Önce İlke’nin Kemalist eski başkanlarının üçünün de orada olması, amasız fakatsız güçlü desteği dikkat çekiciydi. Hele milliyetçi avukatların ‘PKK’ ile suçlanan baro yönetimi için hukuk ve demokrasi adına savunmaya geçmesi Türkiye pratiği üstüydü. Milliyetçi siyasetçilerde bunu göremiyoruz mesela. ‘Hukukçuların o kadar da farkı olsun’ diyebilirsiniz. Ama unutmayın burası Türkiye!

Avukatların bu kadar birlik olmasında etkenlerden biri de 2 No’lu Baro şüphesiz. 5 yıl önce Avukatlık Kanunu’nun değiştirilip birden fazla baro kurulmasına imkan tanınması yani 2 No’lu Baro’nun kurulması İstanbul Barosu’nu daha da kenetlemiş görünüyor. O konu biraz ters tepmiş yani. Baroyu parçalamak isterken daha da birleştiren unsur olmuş. Söz konusu baro ise söz konusu hukuk ise gerisi teferruat denilen bir yaklaşım öne çıktı. Ve sonuç bildirgesinde “Ülke olarak uçurumun eşiğindeyiz. Avukatlar olarak İstanbul Barosu’nun yanındayız, geri adım atmayacağız.” ifadeleri büyük resmi çizdi.

İstanbul Barosu için 4 Mart’ta kayyım davasının duruşması yapılacak. Avukatlar, olağanüstü kurultayla başlattıkları mücadeleye adliye koridorlarında bu kez kendileri için devam edecek.

Köşe Yazıları

tümü

Gündem