Değerli dostlarım;
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras, 13 Şubat günü ülkenin genel gidişatı olarak yaptığı açıklamalarda:
“Ülke olarak moralimiz bozuk.
Güven bunalımı yaşıyoruz”,
“Kurallarımız vardır ama uymayan çoktur, yeterli denetim yoktur;
Sistem bozuktur; sistemin kendi kendini düzeltme mekanizması olmalıdır.
Sorumlular görevden ayrılmalı, hesap vermeli ve yerlerine yetkin kişiler gelmelidir.”
“Avrupa’da en fazla mahkum ve tutuklu Türkiye’de”
Siyasi olaylar açısından da son dönemdeki gelişmeleri “olağanüstü” olarak nitelendiren Aras, muhalefet partilerine ait belediyelerdeki gözaltılar ve Belediyelere yapılan atamalar, teğmenlerin TSK’dan ihracı gibi olaylara da değindi. Aras, “Çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda “endişe yarattığını ve güveni sarstığını; Ayrıca tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz” diyerek eleştirilerde bulundu.
“Sorumlular görevden ayrılmalı, hesap vermeli ve yerlerine yetkin kişiler gelmelidir.” şeklinde de öneri getirdi.
Anayasamız, “MADDE 25. – Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” demesine rağmen hemen arkasından iktidar tarafından tepkiler peş peşe geldi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç özetle:
“Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak olmakla birlikte, yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır”
“Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye’nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki, hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez.” ifadelerini kullandı.
Bunun arkasından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve AKP Sözcüsü TÜSİAD’a ağır eleştirilerde bulundu.
Yetmedi Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ey TÜSİAD ve yavruları… Size sesleniyorum. Sizin tek göreviniz var, yatırım, üretim, istihdam ve büyüme. Siz bunda ne yapıyorsunuz önce onu ortaya koyun.’ Kalkıp da hükümete saldırmanın değişik yollarını aramayın, bizimle mücadele edemezsiniz. Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de gayet iyi biliyoruz.” diyerek onları hedefine koyduğunu belirtti.
Değerli dostlarım;
Türkiye Cumhuriyeti bir Hukuk Devletidir. Hiç kimse birileri tehdit edemez ve etmemelidir de.
Hukuk Devletinde eleştiri vardır ve olmalıdır. Eleştiriler var olan gidişattaki yanlışları dile getirmek ve düzeltme yollarını ifade etmektir. Yapılan işlem sadece önemli bir sivil toplum kuruluşunun gördükleri yanlışları dile getirmesinden ibarettir.
Denilebilir ki TÜSİAD şimdiye kadar bu konulara hiç değinmemiş ve kuzu kuzu iktidarı desteklemişken şimdi niye ses çıkarıyor?
Elbette, bugüne kadar sesiz kalmaları yanlıştı ama bugün yanlış gördükleri şeyleri dillendirmeleri bir kazanç olarak görülmeli ve ona göre değerlendirilmelidir.
Oysa ki;
İktidar, en ufak bir eleştiride aşırı sertleşmekte ve birileri tehdit edilmekte , iktidar sopası gösterilerek hemen soruşturma başlatılmaktadır.
TÜSİAD’ın söylediklerini doğru veya yanlış bulabilirsiniz ama Türk sanayiine yön veren bir topluluğu tehdit etmek, hemen konuşan herkes için soruşturma yapmak, bu ülkeyi nereye götürecektir?
İktidarları sadece kanunlar denetlemez. Sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarda yıkıcı ve bölücü olmamak kaydıyla görüş ve eleştirilerde bulunabilir olmaları demokrasinin ve hukuk devletinin olmazsa olmazlarından birisi değil midir?
Eğer iktidarın her dediğine “evet” diyecek yönlendirilmiş toplumlar arıyorsanız bunun adına demokrasi denilemez.
Demokrasi; fikirlerin açık açık paylaşıldığı;
Hürriyetlerin kısıtlanmadığı;
Hukuk karşısında herkesin eşit yurttaşlar olduğu;
halkın halk tarafından halk için yönetildiği;
tüm insanların eşit haklara sahip olduğu,
dürüstlük, hoşgörü, adalet, birlik, başarı ve saygı değil midir?
Demokrasi, yaşam biçimidir.
İktidar, insanların yaşam biçimlerini kısıtlamaya, seslerini kısmaya, onları zorunlu itaat etmeye ve korkutmaya başlarsa ülkede yeni fikirler gelişmediği gibi düşünceler de yeşeremez ve hür bir gençlik elde edilemez.