Benim Kuşağım Safça Bir Hata Yaptı – José Pepe Mujica
José ‘Pepe’ Mujica’nın Jacobin’de yayımlanan yazısının A. Buğra Keleş tarafından yapılmış Türkçe çevirisidir.
Benim kuşağım safça bir hata yaptı. Sosyal değişimin yalnızca toplumdaki üretim ve dağıtım biçimlerini sorgulamaktan ibaret bir mesele olduğunu sanıyorduk. Kültürün muazzam rolünü anlamamıştık. Kapitalizm bir kültürdür ve biz de kapitalizme farklı bir kültürle yanıt verip direnmeliyiz. Başka bir ifadeyle, bencillik kültürü ile dayanışma kültürü arasında bir mücadele içindeyiz.
Geçimini müzik ya da dans gibi sanat dallarından sağlayan kişilerin icra ettiği türde bir kültürden bahsetmiyorum. Elbette bunlar da önemli ama benim kastettiğim kültür, bizler farkında olmadan ilişkilerimizi yöneten fikirler bütünüdür. Dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca isimsiz insanın birbirleriyle kurduğu ilişkileri belirleyen, üzerine konuşulmayan değerleri içeren bir kültür.
Tüketimcilik bu kültürün bir parçasıdır. Kapitalizmin sonsuz birikim mücadelesi için ihtiyaç duyduğu bir ahlaktır. Kapitalizm için en büyük felaket, bizim satın almayı bırakmamız ya da çok az almamızdır. İşte bizleri kuşatan tüketim kültürü de bu hakikatten doğmuştur. Kapitalist bir sosyal sistem sadece mülkiyet ilişkilerinden ibaret değildir; aynı zamanda topluma yayılmış, üzerine konuşulmayan bir değerler bütünüdür. Bu değerler herhangi bir ordudan çok daha güçlüdür ve bugün kapitalizmi ayakta tutan ana güç budur.
Benim kuşağım medyayı ve içerik dolaşımını kamulaştırarak dünyayı değiştireceğine inandı. Ama mücadelemizin merkezine farklı bir kültürün inşasının konması gerektiğini anlayamadık. Sosyalist bir bina inşa etmek istiyorsanız, ustalarınız kapitalist olamaz. Neden mi? Çünkü demirden çalarlar, çimentodan çalarlar; çünkü sadece kendi sıkıntılarını çözmeye odaklanmışlardır, zira hepimiz böyle yetiştirildik. Plana bağlı bir tarih vizyonu ve rasyonalist anlayışla yetişmiş olan kuşağım, insanların çoğu zaman önce içgüdüleriyle karar verip sonra vicdanlarının bu kararları haklı çıkarmak için argümanlar ürettiğini kavrayamadı. Seçimlerimizi kalbimizle yaparız; bu noktada kültür hayati bir meseleye dönüşür, çünkü irrasyonelliğimizi dizginler.
“Ben yoksul değilim”
Mesela solcu liderlerimize ne oldu? Solcu liderler hastalıklı bir şekilde kapitalist kültürün içine gömüldüler ve bu yüzden yaşam tarzları mücadeleleriyle tutarlı bir mesaj içermiyor. Bakın, ben başkan olduğumda yoksul olduğumu söylediler ama bana dair hiçbir şey anlamadılar! Ben yoksul değilim. Yoksul, çok şeye muhtaç olana denir. Benim hedefim bir stoacı olmak. Ve gerçek şu ki, dünya eğer bir miktar sadelikte yaşamayı, harcamamayı, israf etmemeyi yakında öğrenmezse, gezegenimiz hayatta kalamayacak.
Para hırsı bizi sürekli yeni bir şeyler almaya kışkırtıyor; oysa gezegenin yaşamını sürdürebilmemiz için yalnızca gerekliyle yetinmeyi, kaynaklarımızı boşa harcamamayı öğrenmemiz şarttır. Görüyorsunuz, bu mücadele aslında kültürel bir destan. Sol olarak şu anda sahip olduğumuzdan farklı bir zihniyet hattı inşa etmek zorundayız.
Bu, kapitalizmle olan bağlarımızı koparmak demektir. Fikirler konusunda yaratıcılığımızı yitirdik. Kapitalizmle aynı şeyi, ama daha eşitlikçi bir biçimde yapmaya çalıştık. Ve nihayetinde bütün bunlar, “iyi bir yaşam” olarak kabul ettiklerimize, hayatta benimseyip değer vereceğimiz ilkelere ve ulaşmayı arzuladığımız hedeflere yönelik. Bu, ölçülü olma bilincine sahip olmak demektir. Eskilerin deyişiyle, hiçbir şey aşırıya kaçmamalıdır.
Sol, farklı bir değerler dizisine sadık kalmalı; bu yüzden kültür meselesine, adanmışlık meselesine, kapitalizmin önemsemediği yaşam alanlarına değer verme meselesine ısrarla değiniyorum. Toplumlarımız servetle dolu olmasına rağmen büyük bir hüznü de içinde barındırıyor. Tıka basa beslenen ve yarattığı çöplerle boğulmuş toplumlar halindeyiz. Her şeyi kirletir, ihtiyaç duymadığımız şeyleri alır, sonra bunların faturasını ödemek için çabalarken umutsuzluğa kapılırız. Başka bir yaşam biçimi önermeliyiz! Bana sorarsanız sol her zamankinden daha devrimci olmak durumunda.
Düşündüğün gibi yaşamak demektir bu. Aksi takdirde, yaşadığımız gibi düşünmeye başlarız. Mücadelemiz; kendi kendini yöneten bir toplum için, kendinin patronu olmayı ve ortak projelerimizi birlikte yönetmeyi öğrenmek içindir. Bunlar, yeni bir solun tartışacağı konular. Solun kalıcı varlığına inanıyorum, ancak geçmişteki sol olmayacak. O eski sol artık geçti, geride kaldı! Sol farklı olmak zorunda çünkü zaman değişiyor. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
Yeni devrimci programların yaratılmasını engellemek gibi bir şey önermiyorum. Tam tersine! Ama elimde bir sihirli formül de yok. Yaratıcılığın teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum, çünkü nostaljiye fazla yaslanan, neden başarısız olduğunu kavramakta zorlanan, yeni yollar hayal etmekte güçlük çeken eski bir sol var karşımızda. Bence çok fazla prova, çokça deney ve yaratıcılık zamanıdır. Bunun için izleyebileceğimiz bazı parametreler var; zira dediğim gibi kuşağım kültüre yeterince önem vermedi. İnsanların sıradan ve olağan ilişkilerine içkin olan kültürden söz ediyorum; kapitalizm altında ise bu kültür, gündelik yaşamın tüm unsurlarını yalnızca daha fazla sermaye birikimi sağlamak için kullanıyor.
İçinde bulunduğumuz, etrafımızı saran kültür, sadece bireysel kârın artırılmasına hizmet eder. Ve bu kültür ordulardan, askeri güçten, geri kalan her şeyden çok daha güçlüdür. Çünkü dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca sıradan insanın sürekli ilişkilerini belirler.
Hatta bu atom bombasından bile çok daha güçlüdür! Dolayısıyla, kültür değişikliği sorununu gözetmeden bir sistemi değiştirmeye çalışmak beyhudedir. Yeni bir sistem ve buna paralel olarak yeni bir kültür, yeni bir etik oluşturmak zorundayız. Çünkü yapmazsak, Sovyetler Birliği’nde gördüklerimiz tekrar olacak. Herhangi bir devrimci hareket tam 360 derecelik bir dönüş yaparak yine aynı noktada fakat çok daha kötü bir durumda bulacak kendini! O yenilgiden ders almalıyız, öyle değil mi?”
Çeviren: A. Buğra Keleş
Yazının orijinali… https://jacobin.com/2025/05/pepe-mujica-uruguay-capitalism-solidarity
(https://www.ivmehareketi.com/2025/05/15/benim-kusagim-safca-bir-hata-yapti-jose-pepe-mujica/)