Sen benim sahibimsin, yardım et, çok garibim
Hastayım, senden başka yoktur benim tabibim.
Allah, yarattığı kulların içinden bazılarını daha çok sever. Nitekim bize intikal eden bir mesajda, Allah’ın bu hususu bazı ayetleriyle açıklamış olduğunu görüyor ve anlıyoruz.
1- “Allah, işini güzel yapanları sever.” (Âl-i İmrân/148) Yani, bir kul emir bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker ölçüleri içinde işini dürüst yaparsa, işini hile hurda karıştırmadan yerine getirirse, taraf tutmadan ehliyete önem verirse, Hakk’a dayalı bitaraf davranırsa, işinde helal olanı devşirirse, Allah o insanı sevdiğini belirtmektedir.
2- “Allah, içi dışı temiz olanları sever.” (Bakara/222) Ömrü boyunca inanışında samimi, yaptığı işte helali gözeten, içi-dışı bir olan yani mürai olmayan, münafık olmaktan kaçınan, doğru yolda yürüyen, yalan konuşmayan, her konuda açık ve net olan, riyakârlık yapmayan, gösterişe değil hak olana talip olan insanları Allah sever. Bu konuda “Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” ölçüsünü unutmadan, icrai faaliyet gösterenleri sever.
3- “Allah, sakınanları sever.” (Âl-i İmrân/76) Allah günahlardan sakınan, şerre iltifat etmeyen, doğru sözde sebat gösteren, yanlış olan her şeyden uzak duran, sözünde emin olan, icrada nefsine göre hareket etmeyen, adil davranan, her türlü çirkinlikten uzak duran, hakkı tutup kaldıran insanları sever. Aksi davrananları ise sevmez.
4- “Allah, kendisine güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân/159) Hemen belirtelim ki, Allah’a güvenmeyen kuldan hayır gelmez. Böyle insanların birçoğu Allah yerine bazı totemlere, ideolojilere bağlılık göstermek için çırpınıp dururlar. Oysa Allah: “Ey (Rabbimiz) ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz” (Fâtiha/5) buyurmaktadır. O’na bu konuda güveni tam olan insanları sever. Bu konuda şeytanın dediklerine, nefsin isteklerine ram olanları ise güven duymadıkları için sevmez. Ama teslimiyet içinde O’na yönelenleri sevdiğini buyurmaktadır.
Ayrıca belirtelim ki, Allah için seven, Allah için harcayan, hak yolda mücadele eden, hayrın ve şerrin O’ndan geldiğine inanan, Allah’ın tek yaratıcı olduğuna inanan ve bu konularda güven duyanları Allah sever. Aksi hal içinde hayat sürenleri de sevmez. O’na ittibâ edenler, O’nun vaadine teslim olanlar da her türlü kolaylığı gösteren Allah’a, evet sadece O’na güvenir.
5- “Allah, çok tövbe edenleri sever.” (Bakara/222) Kul olarak, iman zaafından dolayı, yanlış yollara sapmak mümkündür. Ayrıca nefsin esiri olarak da çok günah işlemek de mümkündür. Bu kötülüklerden kurtulmak için önce tövbe etmek, ondan sonra da gayrı meşru olan her şeyden uzaklaşmak gerekir. Yani tövbe ettikten sonra yanlış fiili işlemekten de kaçınmak gerekir. Yaptığı hayır hasenata veya yaptığı amellere güvenerek, tövbeden uzak durmak ahmaklıktır.
Onun için muttaki, ihlâslı olan insanlar devamlı tövbe ile meşguldürler. Hz. Peygamber dahi tövbe etmekten uzak durmadı. Çünkü tövbe, kulun Allah’a sığınmasıdır. Ayrıca tövbe rahat nefes alma aracıdır.
6- “Allah, sabredenleri sever.” (Âl-i İmrân/146) Bizler kuluz, elbette yanlışlarımız olmaktadır. Onun için de felaketlere uğrayabiliriz. Bu sebeple bir musibete uğradığımızda paniklemeden, sabrederek başımıza gelen felaketten kurtulmayı bilmeliyiz. Her yanlıştan sonra tövbe edip, çözüm için sabretmeli, aceleci olmaktan uzak durmalıyız. Zira Allah, sabredenleri sever. Enkazın altından kurtulmanın yolu sabretmektir. Çünkü Allah kulunu gözetim altında tutar. Hayrı ve şerri yaratan Allah’tır. O’nun gücünden daha güç sahibi olan yoktur.
7- “Allah, adil olanları sever.” (Mâide/42) Zira: “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisâ/58) Ayrıca Allah buyuruyor ki: “Ey iman edenler! Hakkı ayakta tutan hâkimler, adaletle şahitlik eden kimseler olunuz.” (Mâide/8)
Çünkü: “Adalet yeryüzünde Allah’ın terazisidir.” (Hz. Ebû Bekir) Ölçüyü kaçırdığı zaman, adil değil, zulmeden oluyor insan. Oysa adalet halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir. Onun için: “Adalete herkes, her an muhtaçtır. Bunun için adaletin merhamet ve itimat telkin etmesi lazımdır.” (Mirabeau)
Allah, adil olan insanı sever. Çünkü adil insan, hiçbir zaman, hiç kimseye iltimas etmez. Adaletin hâkim olduğu yerde karakollara ihtiyaç yoktur. Zira adil bir yönetimde herkes adalete güvenir, onun için de taşkınlıklara meydan vermez. Adalet olan yerde adâvet olmaz. O zaman kurtla kuzu yan yana yürür. Adaleti yerine getiren kişi hâkim olursa, o zaman ülkede huzur, sükûn, refah ve selamet olur.
Sonuç olarak:
Allah, tarik-i müstakim yolda olan herkesi sever. Ancak işini güzel yapanları, içi-dışı temiz olanları, sakınanları, kendisine güvenenleri, devamlı tövbe edenleri, sabredenleri ve adil olanları daha çok sever. Bir başka ifade ile emir bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker olan tüm kullarını sever, zira O adildir. Emeğin karşılığını verir, çünkü ihsan sahibidir.
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47)