2 Nisan 2025, Çarşamba

Bayram kutlaması neyin nesidir 

​Müslüman dünyası her gün gözyaşına boğulurken, çocukları aç ve perişan yaşarken neyin bayramını kutluyoruz? Müslüman geçinenlerin bu gidiş karşısında kılı bile kıpırdamıyorsa, ölenler benim din kardeşim diyemiyorsa, ondan sonra rahat yataklarında yatıp, uyuyabiliyorsa neyin bayramını kutlayacağız veya kutladık?

​Karun kadar zengin olanların, İsrail’in kıyımına karşı hiç değilse maddi yardımda bunamayanların bayram kutlaması yapması, vicdan nasırlaşması değil de nedir? Her gün yüzlere varan ölümler eğer vicdanımızı kanatmıyorsa, bizim bayram yapmamız utanılacak bir durum değil midir?

​Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Yemen’de, Ürdün’de, Suriye’de ve sair Müslüman ülkelerdeki katliamlara karşı sessiz kalınıyorsa, onların derdiyle hemdert olunamıyorsa, Müslüman ülkelerin bayram yapması, yürek sancısı değil de nedir? Yıllardan beri bu gidişe seyirci duran ülkelerin Müslüman(!) liderleri bunun hesabını nasıl verecekler?

​İlaç bulamadığı için ölenlere, çocuklarını doyuramayanlara, barınacak emin bir yeri olamayanlara yardım elini uzatmaktan korkan yöneticilere de lanet olsun. İsrail’den korkan ve ona karşı tavır koyamayan sözüm ona Müslüman yetkililere de bayramlar haram olsun.

​Allah buyuruyor ki: “Müminler ancak kardeştir.” (Hucurât/10) Peki Allah’ın bu emri niçin dikkate alınmıyor, tam aksi bir nevi kan dökülmesine yardımcı olunuyor?  

​Bayramlar, bir sevinci paylaşmak için kutlanır. Şimdi bazı Müslümanlar kan ağlarken, diğer bazı Müslümanların bayram kutlaması yapmaları Allah’tan reva mıdır? Çocuklar boncuk boncuk gözyaşı dökerken, hanımların yemek pişirecek imkânı yokken, bizim bayram kutlaması yapmamız, alçaklık değil de nedir?

​Bir tas çorba için yalınayak koşuşan çocukların bu hali, vicdanlarımızı kanatmıyorsa, bize adam denebilir mi? Her gün cenaze namazı kılınan bir yerde, sevinç nişanesi olan bayram kutlanabilir mi? Kefen bezi bile olmadan kabre konanların, şehitlerin bulunduğu bir ülkenin yardımına koşmayıp, sadece dua ile görev yaptığına inananların bayramı geçerli olur mu?

​Gösterişli sözlerle işi geçiştirmeye çalışanlara insan denebilir mi? Müslüman denebilir mi? Nitekim Ziya Paşa’nın dediği gibi:

Âyînesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz.

​Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.

​Konuşmanın, lafazanlığın kıymeti harbiyesi yoktur. Kişiler yaptıklarıyla anılır, rütbeleriyle, makamlarıyla değil. Ama Müslüman dünyasında işe yaramaz olsalar da böbürlenip, konuşanlar hâlâ alkışlanmaktadır. Bunların bayramları tavafta şarkı okunmasına benzer. Çünkü:

​Hakkın yolu bir, gayrıyı bühtan biliniz

​Hakka götüren rehberi Kur’an biliniz

​Kur’an’ın emirlerine kulak tıkayan insanlardan hayır beklenmez, onların bayramı da tebrik edilmez. Zira Allah: “İşte bu yol, benim dosdoğru yolumdur, ona uyun, başka yollara uymayın” (En’âm/153) buyurmaktadır. Nefsinize uymayın, kardeş olduğunuzu unutmayın demektedir.

​Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol,  

​Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.

​(Mehmet Akif)

Bu yol, kardeşlik yoludur. Acıları paylaşma yoludur. Bu yolda dertler de sevinçler de paylaşılır. O zaman da bayramlar kutlanabilir. Ama:

​Her devirde bulunur, din baronu âlim,

​Onlar olmasa nasıl ayakta durur zalim.

Ayrıca:

​Amelsiz âlimi alma bir pula

​Pendini tut, gitme gittiği yola.

​(Kadri)

Onun için kişilerin sözüne yani Müslüman bilinen kişilerin, liderlerin sözüne değil, özüne bakarak hüküm verilmelidir. Çünkü:

​Münafık kişi, kuzu postuna bürünür

​Hem ifsat eder, hem muslih görünür.

​Sonuç olarak deriz ki; Müslüman ülkelerde oluk oluk kan dökülürken, onların dertleriyle hemdert olunmazken, bizim bayram kutlaması yapmamız neyin nesidir?

​Rahman ve Rahim,          

​Kadir ve Muktedir,

​Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

​“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”

​Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47).

Köşe Yazıları

tümü

Gündem