“15 Temmuz yargısı diye oluşan yargı, yargı falan değil.
İstiklal mahkemeleri neyse o, 15 Temmuz yargısı istiklal mahkemeleri gibi, gıyotin gibi çalışıyor.
AKP devletleşmiş, devlette partileşmiştir.
Yargının bağımsızlığı kağıt üzerindedir.
Kendi militan yargımızı oluşturduk.
100 bin kişinin katili Öcalan hapisten çıkacaksa hapislerde hiçbir siyasi hükümlü kalmaması lazım.
80 yaşındaki melek anne hapiste durmaması lazım.
İltisak kelimesi bizim hukuki metinlerimizde yoktur.
İslami gruplar, kendi menfaatlerine halel gelmesin diye yapılan haksızlıkları sineye çekiyor.
2 Milyon insanın hayatı KHK’larla karartıldı.
Cezalandırılan sadece KHK’lılar olmadı onların çocukları da cezalandırıldı.”
Bu yazının başlığını “Hüseyin Çelik’in 15 Temmuz çıkışı” diye koymayı uygun gördüm. Evet, Sayın Çelik’in, bu röportajıyla kamuoyunda gerçekten bir çıkış niteliğinde etki bıraktığını görüyoruz.
Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik’in KHK TV’den Ahmet Erkan’a verdiği röportajda 15 Temmuz yargısının, yargı adına yol açtığı mağduriyetlerin ve hukuksuzlukların dile getirildiği söyleşiden dikkat çeken başlıkları yukarıda okuyucuların dikkatine verdik. Söz konusu videoyu tüm okuyucuların ( https://youtu.be/D2EVAm_XMWqE?si=kyU7GCFxDyujlSv ) lingkinden izlemesini tavsiye ederiz.
H. Çelik’in konuşmalarından öne çıkan her satır başlığı, başlı başına ciddi derinlikte ve incelenmesi gereken öneme sahip konulara dikkat çeken niteliktedir. Bu özeleştirilerin AK Parti içinden ve AK Partinin önde gelenlerinden birisi tarafından dile getirilmiş olması AK Parti ve Hükümet yetkililerin ayrıca üzerinde önemle durması gerektiği anlamına gelmektedir.
Bu meyanda ve başka alanlarda benzer özeleştirileri yine bir zamanlar AK Parti içinde yer almış, bugün başka cenahlarda bulunan birçok önemli ismin de yapıyor olması yaşanan sorunların boyutlarının ciddiyetini göstermektedir. Ayrıca, yine eleştiren birçok ismin de AK Parti orijini dışında isimlerden olması Hükümet ve AK Parti nezdinde eleştiriye konu hususları önemsizleştirmemelidir.
Yine başta 15 Temmuz hukukundan rahatsızlık duyan ama sesiz durmayı tercih eden çok sayıda AK Parti içinden ve dışından insanların bulunduğu bir olgu olarak bilinmektedir.
15 Temmuz olayı ve OHAL idaresinin KHK uygulamaları ve yargısı ile darbe yargılamaları hakkında resmi söylemin dışında dile getirilen her söz ve söyleme iktidar ve ana muhalefet yetkilileri ve medyası tabir caiz ise kör ve sağır taklidi yapmaktadır. Hüseyin Çelik’in gerçeğe bağlı etkili özeleştirileri karşısında iktidara muhalif TV ve bir kısım youtube kanallarında yer alarak konu yapılması, demokrasimiz adına umutlarımızı yeniden canlandırmıştır.
Hüseyin Çelik’in belirttiği bir diğer husus “İslami(!) Cemaat ve tarikatların kendi menfaatlerine zarar gelmesin diye yapılan haksızlıkları sineye çekiyor oluşları..” şeklindeki değerlendirmesidir. Bence bu değerlendirme gerçeğin ifadesini çok yumuşak karşılıyor. Gerçek, bu grupların ve bağlı kişilerinin çoğunun bulundukları konumlarda (devlet bürokrasisi dahil) Çelik’in dile getirdiği hususlarda 15 Temmuz öncesinden itibaren hükümet ve AK Parti tarafında bir taraftardan daha öte bir konumda yer almış olmalarıdır. 15 Temmuz ve sonrasında çok tartışmalı birçok hadisenin içinde “maalesef bu grupların yer almış olması” bir vakıadır. Ankara’da vaaz veren bir Cami imamının İstiklal Mahkemeleri’nin ne olduğunu bildiğinin bilinciyle, hedef kitle olarak gösterdiği kitleye karşı, söz konusu mahkemelerin yargılama usulünü cami kürsüsünden hükümete tavsiye etmesi, İslami grupların taraftarlık boyutunun adalet, hukuk, din, ahlak boyutunu çok aşarak nerelere vardığını göstermesi bakımından ilginç ama gerçek örnekler oluşturmaktadır.
Hüseyin Çelik’in röportajında üzerinde durduğu ve ısrarla eleştirdiği ulusal yargının “15 Temmuz yargı” ayağına bağlı verilen kararlar AİHM’den 1000’erli dosyalar halinde dönmektedir. Dönen bu dosyalar, bu seferde uygulamaması için hem ulusal yargı hem de yönetim yani iktidar tarafından ağırdan alınmaktadır. En başından beri bu şekilde yapılan yargılamaların esas ve usul olarak hukuksuz olduğu hem yargı kurum sistematiği içinde hem Hükümet cenahında, hem de kamuoyu nezdinde bilindiği halde AİHM tarafından da teyit edilmesi 15 Temmuz yargısının yanlış uygulamalarının yanlışlığının anlaşılması adına önemli gelişmedir.
Benim Sayın Hüseyin Çelik’e ve onun gibi AK Parti içinde veya dışında sağduyulu, objektif düşünen adalet, hak, hukuk, merhamet ve vicdan sahibi kişilere naçizane tavsiyem, bu olayın yani 15 Temmuz olayının mümkünse künhüne inebilmeleridir. Bu yönde gösterecekleri gayretler sinek yapan bataklığın kurutulması gibi, ülkemizde belli zaman aralıkları ile vuku bulan bu darbe geleneğinin önünün kesilmesi ve son bulmasında önemli bir etkisi olacaktır.
Bu konuda yani, 15 Temmuzla ilgili Şamil Tayyar, Türker Ertürk, Abdurrahman Dilipak, Kemal Kılıçdaroğlu, Binali Yıldırım, Numan Kurtulmuş, gibi kişilerin muhtelif zamanlarda basın ve medyada söyledikleri kırık dökük sözleri, 15 Temmuz araştırmasına girmek için bir başlangıç olabilir.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın 15 Temmuz’un 8’nci yılı dolayısı ile HaberTürk TV’de Mehmet Akif Ersoy’un programında verdiği röportajda, kendi ağzıyla söyledikleri bile bu konuyu bir yerden incelemeye başlamak için yeterli bir başlangıç olabilir. Gerçekten Hulusi Akar’ın o programda açıkça söylediklerinin ve zımnen söylediklerinin zengin bir içeriğe sahip olduğu değerlendirilmektedir.