ABD’li ekonomist Prof. Dr. Jeffrey Sachs’ın Uluslararası Antalya Diplomasi Forumunda yaptığı konuşma oldukça dikkat çekiciydi. Konuşmanın her satırı, her kelimesi özenle derinlemesine tahlili gerekir. Benim cevabını aradığım soru Türkiye’nin bu planın neresinde ve hangi görevde oluşudur. Ki biz 14 yıldır bu işle yatıp, bu işle kalkıyor, milyonlarca da Suriyeli mülteciye bakmak zorunda kalıyoruz. Esad’la Ak Parti iktidar ilişkilerinin iç içe oluşunu düşündükçe ani bir dönüşle düşman ilan edilmesinin arkasında İsrail ve ABD etkisinin varlığı muhtemelmiş? Bir diğer derinlemesine önem arz eden durumun da bu konuşmacının resmi kanaldan ülkemize daveti ve konuşmasından beklentinin ne olabileceği üzerinedir. Dışişleri Bakan yardımcısı Nuh Yılmaz’ın bu konuşmacının fikirlerini bilerek davet ettiğine şüphe yok. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da bilgisi dahilinde olduğu varsayıldığında, herkesin kafasını karıştıracak olaylar zincirinin ilk halkası mı diye düşünülmesidir. Peki bu durum, 14 yıldır tam tersi bir politika içerisinde olunduğunu söyleyen Erdoğan’ı iç siyasette ve İslam ülkeleri arasında güven sarsıcı bir duruma düşürme kumpası mı, yoksa bilerek bu işin tartışmaya açılma planlaması mıdır? Bu çalışmanın Erdoğan, Bahçeli ve Ak Parti Hükümeti’nin başını ağrıtma olasılığı yüksek diye düşünüyorum. Hakan Fidan’ın yardımcısının davet ettiği ve masraflarının da devlet kasasından ödendiği Jeffrey Sachs, konuşmacı olarak katıldığı panelde neler söylemiş, aynen aktarıyorum.
Jeffrey Sachs’a göre Esad suçsuzdu
Bu savaş (Suriye) Washington’dan çıktı. Beşar Esad’dan kaynaklanmadı. 2011’de Esad’ı devirmek için bir karar alındı. Aslında bu karar İsrail’den çıktı. İsrail hükümetinin 25 yılı aşkın süredir taşıdığı bir arzuydu. Netanyahu’nun fikri, Orta Doğu’yu İsrail’in isteğine göre şekillendirmekti. İsrail’e karşı olan her hükümeti devirmekti. Bu konuda CIA ve ABD Hükümeti de dostuydu. Yani savaş, Esad baskısından veya diktatörlüğünden kaynaklanmadı. Bu savaş, 2011 baharında Esad’ı devirmek için Başkan Obama’nın verdiği bir emirle başladı. Bu programın bir adı da vardı: “Operation Timber Sycamore.” ABD; bu bölgedeki diğer ülkelerle birlikte, isyancıları eğitti. Şu anda iktidarı ele geçirenler de dahil olmak üzere, rejimi devirmek için özellikle cihatçıları eğitti. Bu bir kaos yarattı.
Öldürülen 600 bin Suriyelinin kanı kimlere bulaştı?
Jeffrey Sachs açıklamalarına öldürülen Suriyelilerle devam etti. 14 yıl süren savaşta Suriye’de 600 bin kişi hayatını kaybetti. Bu savaşın sonucu, CIA’in 2011’de istediği şeydi. ABD’nin silahlandırdığı cihatçı bir grubun iktidara gelmesiydi. Bunu net şekilde istememin nedeni şu: Bu bölgede gerçek diplomasiden değil de, CIA operasyonlarından kaynaklanan kamu diplomasisi sona ermedikçe barış olmayacak. Ve İsrail, tüm Orta Doğu’yu askerleştirmeye son vermedikçe barış gelmeyecek. Çünkü Suriye savaşı, İsrail’in teşvik ettiği altı savaşın sadece bir tanesi. Diğerleri; Lübnan, Irak, Libya, Somali ve Sudan’dı. Aslında bu liste bizde vardı. Wesley Clark 2011 yılında Pentagon’dan bir kağıtla bilgilendirmişti. Amaç 5 yıl içinde savaş çıkarmaktı. Netanyahu’nun büyük üzüntüsüne rağmen gerçekleşmeyen tek savaş İran’la olandı. İsrail hala bu savaşı kışkırtmaya çalışıyor. Yani Suriye savaşı bölgesel bir trajedinin parçasıydı. Gazze, Batı Şeria, Lübnan; Suriye, Irak; Sudan, Güney Sudan ve Libya’da trajedi var. Bunların hepsinden ABD hükümeti ve müttefiki İsrail sorumludur. Çünkü bu savaşların hiçbiri olmak zorunda değildi. Bunların hepsi birer tercih savaşıydı. Hepsi rejim değiştirme operasyonları fikrinden doğdu. ABD hangi ülkede hangi rejimin olacağına karar verecekti. Eğer dış emperyal güçler, örneğin ABD, bu bölgede şartlarını dikte etmeye devam ederse, asla barış olmayacak. Barışın tek yolu, bu bölgenin geleceğine kendisinin karar vermesidir, dış güçlerin değil. Ve İsrail bu savaşları tek başına yürütemez. Bunlar Amerikan savaşlarıdır. ABD finansmanı sağlar. Askeri desteği verir, deniz desteğini verir, istihbarat operasyonları sağlar. Mühimmat sağlar. İsrail, ABD’nin desteği olmadan bir gün bile savaşamaz. ABD’nin desteği olmadan İsrail’in Gazze soykırımı mümkün değildi. Sadece siyasi değil, doğrudan ve günlük operasyonel iş birliğinden bahsediyorum. Bu sona ermeli. Bu bölge 100 yıldır bölünmüş durumda. Önce Britanya, sonra ABD tarafından. Ve bu hal devam ediyor. Hemen yanımızda, bugün bile, insanlar umarsızca, pervasızca öldürülüyor. Çünkü ABD bu işin araçlarını sağlıyor. İşte Suriye’de olan da budur. ABD tarafsız mı? Hiç sanmıyorum. ABD bu işin baş aktörüdür. Bunu şahsen biliyorum. 2012’de BM Genel Sekreteri, Annan’ı Suriye’de barış için özel elçi olarak atamıştı. Annan’ı çok severdim. Ban Ki-Moon’u da. İkisiyle de çalıştım. Annan 2012 yılında bir anlaşma ayarladı. Suriye’de barış için bir anlaşma yaptı. Peki, neden gerçekleşmedi? Tüm taraflar barışa razı olmuştu. Bir tanesi hariç, kelimenin tam anlamıyla sadece bir ülke: Amerika Birleşik Devletleri. ABD dedi ki: Beşar Esad gitmediği sürece barış olmayacak. Diğer taraflar, “hayır bu şekilde belirleyemezsiniz. Belki bir süreç olur, seçimler yapılır” dedi. Belki iki yıl, belki üç yıl sürecek bir geçiş dönemi olur. ABD dedi ki: Hayır, Esad ilk gün gitmeli, yoksa engelleriz. Ve bu yüzden Annan, bir barış anlaşması müzakere etmiş olmasına rağmen görevinden istifa etti. O zamandan bu yana 600 bin kişi öldü. Bu tür suçların normalleşmesine izin vermemeliyiz. Bu bölge 30 yıldır aralıksız savaş halinde. Aslında bence en az 57 yıldır, yani Altı Gün savaş’ından beri. Çünkü uluslararası hukukun dürüst bir muhasebesi yapılmadı. Dürüst diplomasi olmadı. Sürekli bir askeri süreç yaşandı.
Müslümanlar daha da büyük İsrail için çalışıyor
Ve biz bu bölgede derhal barışı sağlayabiliriz. Bence tek gereken şey, ABD’nin Filistin’in BM’nin 194. Üye devleti olmasını veto etmeyi bırakmasıdır. Bu temelde, bölgenin tamamını normalleştirecek ve bu savaşlar sona erecektir. Ancak İsrail, ABD politikasını kontrol ediyor. Ve diyor ki: Hayır. Daha büyük İsrail istiyoruz. Suriye’de istiyor, Lübnan’da istiyor, Batı Şeria’da istiyor, Doğu Kudüs’te istiyor, Gazze’de istiyor. Ve bu bitmedikçe barış olmayacak. ABD tarafsız mı? Elbette hayır. Bu savaşın en büyük faili 14 yıldır ABD’dir.