Umberto Eco “Hafızanın iki işlevi vardır. Biri hepimizin bildiği gibi daha önceki deneyimlerimizin verilerini hatıralar şeklinde muhafaza etmektir; diğeri de onları süzgeçten geçirip bazılarının kayıp gitmesine izin vermek, bazılarını da saklamaktır.”
Devamında da “İnsanların biri fiziksel diğeri ruhsal olmak üzere iki zayıf yönü vardır. Fizikselsel zayıflıkları er ya da geç ölecek olmaları, ruhsal zayıflıkları ise ölecekleri için üzülüyor olmalarıdır.”
Bunu vermemdeki amaç, kesilmeyen faturanın karşılığını, ayrışan toplumdan kesmek anlayışı.
Tevfik Fikret “Sis” şiirinde istibdatı anlatır. Tabi tabiatın sisi geçer ama yönetimin verdiği sis unutulmuyor.
2025 Bütçesi TBMM’den geçti. Bazen yerinde dinledim, iktidarın kendi verilerinden sorguladım. Bu bütçenin, topluma “SİS” yaşattığı halde nasıl algılarla gerçekleri saptırdığını gördüm. İkna gücüyle yapılan acılar, sisler, kirlilikler, şiddet kullanarak yapılanlardan daha fazladır. Toplumlar, bulunduğu dönemin, kelebek etkisi yaratan olayların nedenlerini, sonuçlarını, önceden yargılayamıyor. Bağlılık, çıkar, körlük ve algılar, buna engel oluyor.
Şikayet ediyor ama bizim tayfa, olsun diyebiliyor. Çıkara göre savunma ayrışması öne çıkıyor. Yönetimin karnesinde de böyle.
2025 bütçesi iktidarın verileri, gider 14,731 milyar, gelir 12,800 milyar. 12,651 milyar vergi toplanacak. Yani, 2019-2024 beş yıllık artış vergide %1241 artmış. 1,950 milyar faiz ödemesi. 5,7 liranın, 1 lirası faize. Dindarlığı kılıfıyla iktidarın fetvacıları hazır olunca, ayrışma yolları belli. Bu faize ödenen para ile ekonomi uzmanları emekliye 10,500 tl ilave ödeme yapılabilir diyor. Kamu-özel işbirliği projelerine ödenen para artırılmış, tabi esas ortaklar emri belli ki 162,4 milyardan 202 milyara çıkmış. Mahsuni’nin, “ye babam ye ye”türküsü aklıma geldi. 2018 yılında bu iktidar bir kanun çıkardı. Tarıma bütçeden ayrılan pay %1’in altında olmayacak diye. Şu an 636 milyar olması gerekirken 135 milyara düşmüş. Kanuna bile uyulmamış. Bu bilgiler sorgulanırsa her alanda iflas, azınlığa israf, şatafat, çoğunluğa sefalet ayrışması. Suriye kahramanlık hikayelerini, Emevi camii namaz görselini, teröristle ilan edilenle aynı arabada olmak Süleyman Şah türbesi kahramanlığı, acılarını, ilerde göreceğiz. Sahiplenmede bile tereddüt eden bir kahramanlık. Biz varız, biz yokuz algısı. Vesayet. Yanlış bilgi felakete götürüyor milleti. Uyarıcılar da bağımlı yargıçların hücumuna tabi. “Herostratik Şöhret”diye bir kavram var. Şöhret uğruna her türlü zarar verici, yıkıcı eylemi yapmayı, ayrıştırmayı ifade eder. “Herostratos Sendromu”da tanınmak uğruna insanlara ve çevreye zarar veren, saldırılar gerçekleştiren kişileri tanımlar.
Şimdi burada tercih, ayrıştırma mı birleştirme mi? Sorgulamak, incelemek gerekmez mi? Taraf, gerçeklerin yanında olmaktır. Hür düşünmedir. Bütün olumsuzluklar bütçe gerçeklerinde görüldüğü gibi “ekonomik bağımsızlığı olmayanların,siyasi bağımsızlığı olmaz.” Ayrışma tercihi, siyasi bağımsızlığı tercih edenlerle olmalıdır. Kötülüğün sıradanlaştığı yerde iyi, erdemli, dürüst kalabilenlerin ayrışması önemlidir. Kirliliklere tabi olan birliktelikler yanlıştır. Yanlış zamanda, doğru yerde bulunmak ayrışması ahlakidir. Sorun yaratanların karşısında, sorun çözenlerle birlikte ayrışması önemlidir.
Aptallar, başa gelen felaketi başlarına gelince, bilgeler de felaketi başa gelmeden önce anlarlar. Bilgelerin olduğu ayrışmaya dahil olmak birlikteliği önemlidir. Herkes düşüncelerinde yanılabilir ancak aptallar bir türlü yanıldıklarını anlamazlar.Anlayış, algılama gücü ve akıl bilge kişilerde olur. Bilge kişiler yoksa, ayrışma kötülüklerde olur. İnsan açlıklar, yokluklar, sömürüler, sefaletler, aşağılanmalar altında yaşamaya devam eden ayrışmayı tercih ediyorsa, bizim ayrışmamız bu değildir. Cemil Meriç’in dediği gibi “namuslularla, namussuzların ayrışmasındaki,birleşmemiz namuslularla,kaynaşmadır.” Akıl,bilim,adalet,demokrasi,ahlak budur.
Nardugan Bayramınız kutlu olsun.