21 Aralık 2024, Cumartesi

Bölünmeyin parçalanmayın (I)

​Bugün biraz politik analizler yapmak istedik. Çünkü siyasetimizde büyük dalgalanmalar olmaktadır.

​Nitekim barışmaz ilan edilen DEM Partisi’ne devletin bekasının koruyucusu olduğunu ilan eden MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin yeşil ışık yakmasıyla siyasetimiz alevlendi. Düne kadar DEM Partisi aleyhinde kazan kaldıran Sayın Bahçeli, neyin karşılığında onlara yakınlık gösterdi? Bu devlet kime devlet, cai sualdir.

​Hemen belirtelim ki, siyasetimizdeki dağınıklığı toparlamak için atılan her adımdan memnuniyetimiz olur. Ancak bu adım samimi ise, menfaate yönelik değilse. Zira düne kadar DEM Partisini ihanetle suçlayan bir genel başkanın, kapı açmak arayışına girişi, kimlerin talimatı sonucu olmuştur sorusu calibi dikkattir. Hangi pazarlıklar devreye girmiş, hangi tavizler alınmış, verilmiş, ilerideki günlerde anlayacağız.

​Daha önce DEM Parti ile ilgili konuşmalarında yeri göğü inleten Sayın Bahçeli, yaptıklarından dolayı nedamete gelip, yaptıklarının yanlış olduğunu anladığı için mi yoksa talimat gereği mi barış çubuğunu uzatmıştır, bilinmez.

​Gerçi Sayın Bahçeli’nin, daha önce cumhurbaşkanı aleyhinde söylediği galizane hakaretlerinden sonraki tavırları bilinmektedir. Bu konuda bilgiler her tarafa yayılmış ama Sayın Bahçeli’nin yüzü kızarmamıştır. Şimdilerde cumhurbaşkanının eteğine yapışmış durumdadır.

​Kendisinden başka hiç kimseyi milliyetçi olarak görmeyen Sayın Bahçeli, daha önce ülkemizde cinayetlerle anılan Hüda Par’la kucaklaştıktan sonra, şimdi de DEM Partiye kucak açmış durumdadır.  Allah muhabbetinizi artırsın diyoruz.

​Yine bugünlerde ortaya çıkan bir başka siyasi olay da, Sayın Davutoğlu’nun realize etmeye çalıştığı bütünleştirici siyaset çalışmalarıdır. Bu çalışmaları faydalı görmekle birlikte, Sayın Davutoğlu’nun bu gayretlerinin boşuna olduğunu da tahmin ediyoruz. Zira kendileri büyük iddialarla parti kurdular. Ama politikaları tutmadı, seçimlerde beklediği sonucu alamadı. Adının gündemde kalması için bütünlük çalışmalarını yürütüyor ama nafile.

​Nitekim daha önceleri, iktidar olduğu dönemdeki yapılan yanlışların, dirayetsizliklerin, acelecilik sonucunda oluşan olumsuzlukların sorumlusu olarak gösteriliyor. O günlerde yapması gerekenleri yapmamış, çünkü Sayın R. T. Erdoğan’ın verdiği talimatları yerine getirmiş, buna rağmen parti genel başkanlığından ve başbakanlıktan uzaklaştırılmış bir insandır.  

​O günlerde efelenmesi gerekirken susması, bu günlerde konuşması ise asla ciddiye alınmıyor, millet bunlara gülüp, geçiyor. Onun için Sayın Davutoğlu toplumda güvenini kaybetmiş, siyaseti sıfırlanmış durumdadır. Bütünleşme gayretleri de boşunadır. Ayrıca hangi partinin amblemi altında toplanılacak, cai sualdir. Çünkü millet Sayın Davutoğlu’nu heke ayırmıştır. Bu sebeple yeniden güven tazelemesi çok zordur.

​Deva Partisine gelince; Sayın Babacan da beklediği alakayı görmedi. Ama Bilderberg toplantılarının vazgeçilmezi olduğu için kendisini aranılacak olarak görüyor, dıştan destek bekliyor. Onun için yaklaşımları milli değil gayrımillidir. Geçmişini unutmuşçasına hareket ediyor.  

​Maalesef yabancılara ilgisi ziyadedir. Milletin dertlerinin ziyadeleştiği AKP’nin iktidar olduğu dönemde Devlet Bakanı idi. O gün çözemediklerini şimdi çözme ihtimali dahi yokken konuşup durması anlamsızdır. Milletimiz yapılan hiçbir şeyi unutmuyor, zamanı gelince seçimlerde dersini veriyor.

​Her insan gibi, Sayın Babacan da geçmişi ile bugünkü haliyle, geleceği ile değerlendirildiğinde, geçer not alma ihtimali yoktur. Makamda bulunurken her şeye baş eğenlerin, şimdi inanılır olması mümkün değildir, milleti manipüle etmeye çalışması boşunadır. Çünkü geçmiş karnesi menfidir.

​Ayrıca kendisini dev aynasında görüyor. Hâlbuki deve kulağında sinek gibidir. O gün yapamadı, bugün de yapamaz, yarınsa hiç yapamaz. Onun için siyaseti meşgul etmekten uzak dursun, yeter.

Receb Vahyî der ki:

İdrâk-i nefse eylemeyen bezl-i icdihad

Kabil midir ki anlayabilsin Hudâ nedir

Yani kendi nefsini öğrenmeye çalışmayanın, Allah’ı öğrenmesine imkân var mıdır? Kendisini nefsine esir edenlerin, ülkemize hayırlı hizmet getirmesi düşünülemez. Böyle birileriyle ittifak kurmak, son derece tehlikelidir. Bunlarla ittifak değil, ittifaksızlık hayırlıdır. Çünkü bunlar Bremen Mızıkacılarıdır.

​İyi Partiye gelince; Kurulduğu günden itibaren parti içi çekişmelerle uğraşmış ama düzeltememiştir. Zira Sayın Meral Akşener tutmadı. Enerjisi bu partiyi yönetime yetmedi. Ayrıca Millet İttifakını konuşmalarıyla huzursuz etti. Aslında milli alanda söylenecek sözü de yoktu. Tarihen sabittir ki, ailesi Diyarbakır’dan Selanik’e sürülmüştür.

​Milli hassasiyeti sözden ibaretti. Kendisi devamlı basında dedikodu sebebi oldu. Geçmişi, hali, geleceği itibarıyla yetenekli olmadığını gösterdi. Anlaşılmaz tavırları sebebiyle istenmez hale geldi. Çünkü siyaseti istikrarlı değil, tam aksi fırtınalıdır.

​Ayrıca kendisini kabul ettirmek için herkese merhaba diyen bir anlayışı var. Ama MHP’den koptu, AK Parti’ye yanaştı, olmayınca parti kurdu. Onu da yönetemedi, partiden koptu.

​Bu saydığımız partilerin hiçbirisinin, memleketin dertlerine deva olabilecek gündemleri yoktur. Bunların tamamı laiklik putuna tapmaktadır, bunu da parti tüzüklerinde belirtmişlerdir. Ülkemizin sanayileşmesi için dış politikada milleti soluklandıracak bir görüşlerinin olmadığını gördük. Bunların tamamı Ortak Pazara sevdalıdır. Buna mukabil İslami bir sloganları da yoktur.

​Ülkeyi nefeslendirecek, iç ve dış politikada önerileri dahi yoktur. Günübirlik konuşmalarla işi çözmeye çalışıyorlar. Buların geçmişi siyaseten şaibelidir. Aleyhlerinde ileri sürülen iddialar ziyadedir. Ayrıca batı eksenli dış politika hayranıdırlar. Emperyal güçler aleyhine söylenecek sözlerini duymadık. İşi el yordamıyla çözmeye çalışıyorlar. Bunların hemen hemen tamamı batı medeniyeti hayranıdır, bu açıdan da sınıfta kaldıklarını görüyoruz.

​Çünkü bunların İsrail’e karşı tavır koymadıkları, ABD’nin aleyhine söz söylemedikleri, Gazze, Filistin ve Lübnan için gayret göstermedikleri görülmektedir. Bunlar “Müminler ancak kardeştir”(Hucurât/10) buyruğunu duymamış gibi, içte klikleşmelere, dışta da biat esasına göre hareket ediyorlar.

​Liderlik vasfını taşımadıkları için de, partileri Millet İttifakı sebebiyle milletvekiline sahip olabildi.​Bunlardan hiçbirisinin siyasi ufku yoktur. Politikaları günü birlik ve milleti oyalamaktan ibarettir. Milletin ittifakını bozmak için türediler, parti kurdular ama başarılı olamadılar.

​Yeniden Refah partisine gelince; Bu parti, Milli Görüş partisi olan Saadet Partisinin başarılarını önlemek için kuruldu. Kurulma aşamasında AKP ile temaslarda bulunduğunu, hatta onlardan istimdatta bulunduğunu bilmekteyiz. Ayrıca bu partinin genel başkanı, cumhurbaşkanı seçimlerinde, merhum Necmettin Erbakan’ın AKP için söylediklerini bir nevi unutmuşçasına, babasının ruhunu bile dikkate almadan, milleti ve Milli Görüş tabanını da manipüle ederek R. T. Erdoğan’a oy verdirmiştir.

​Ondan sonra da utanmadan, Milli Görüşü temsil eden biziz diyerek, konuşmalar yaptığı bilinmektedir. Bunların Milli Görüşle ilgisi, Milli Görüş tabanını kendi tarafına kanalize etmek ve Saadet Partisine zarar vermekten ibarettir.

​Çünkü merhum N. Erbakan’ın “Milli Görüşün tek partisi vardır, o da Saadet Partisidir.” Ayrıca “Adil Düzenin tek partisi vardır, o da Saadet Partisidir” söylemleri aşikârdır. Merhum, Ak Partinin dış güçler tarafından kurulduğunu devamlı dile getirmiş, onun için kurulan bu partiyi şiddetle eleştirmiş, asla onlara prim vermemiştir.

​Buna rağmen, oğlu ise bunun tam aksini yaparak, siyasi menfaat sağlamak için R. T. Erdoğan’la meydanlarda kucaklaşmış, ellerini müşterek havaya kaldırarak kişiliğini ortaya koymuştur. Onun için kazandığı bazı belediyeler Ak Partiye dönüş yapmış, kendisini destekleyen Sayın Suat Pamukçu da onu terk ederek, Ak Parti saflarında yerini almıştır.

​Ayrıca evlat, babasının siyasi mirasını yiyebilmek için devamlı merhum N. Erbakan’ın sloganlarını, düşüncelerini iktibas ederek kolaylığı seçmiş, kendisi yeni hiçbir şey üretememiştir. Sadece konuşmaktadır. Bu sebeple, taban her gün onlardan kopmakta ve Saadet Partisine dönmektedir. Bir zamanlar biz de babasının hatırı için sahip çıktık. Ama niyetini anladıktan sonra onu terk ettik. (Bu konu mahrem, açıklamak istemiyoruz)

​Sonuç olarak:

​1- Babasını dinlemeyene Milli Görüşçüler iltifat etmez.

2- Babasının siyasi mirasını zarardide edenlere Milli Görüşçüler iltifat etmez.

3- Babasının görüşlerini istismar edip, AKP ile kucaklaşanları, Milli Görüş tabanı onaylamaz.

4- Merhum N. Erbakan’ın kurduğu Saadet Partisini yıpratmak için çalışanları da N. Erbakan bağlıları affetmez.

​Sonuç olarak Mevlana der ki:

​Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla

​Bilmez ama kendini kandırır, söylediği (sadece) yalanlarla

​“Cemaatten ayrılmayın, tefrikadan sakının, çünkü şeytan yalnız kalanla beraber(olur).” (Tirmizî)

​Allah (cc) Kur’an’da son noktayı koymaktadır. “Bölünmeyin, parçalanmayın, sonra devlet elinizden gider.” (Enfâl/46)

​Rahman ve Rahim,

​Kadir ve Muktedir,

​Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.  

​Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 

Köşe Yazıları

tümü

Gündem