21 Aralık 2024, Cumartesi

Değişen Yok

​​Malum, cahiliye döneminde insanlar Lât, Menât, Uzzâ’ya tapınıp, onlardan istimdat ediyorlardı. Bu, uzunca bir zaman devam etti. Arkasından insanları tanrılaştıran firavun anlayışı hâkim oldu. Karun sermaye, Haman siyasi danışman, Belam dini satan âlimler, sihirbazlar, göz boyayan medya idi. Bunların sayesinde topluma hükümran oldular. Her isteklerini, milletlerine dayattılar. Aksi nefes alanları bile katlettiler.

​​​Daha sonra dünya Lenin, Stalin, Hitler, Mussolini ve Netenyahu gibi insan katillerini yaşadı. Bunlardan diğer bazıları demokrasiyi alet ederek sivrilmiş, kendisini kabul ettirmek için sosyal değişiklikler yapmış, böylece milleti susturmuş ama taraftarları, menfaatperestleri sayesinde bir nevi ululaştırılmışlar. Bunları yermek suç, tenkit bile cezai takibata sebebiyet veriyordu.

​​​Günümüzde de parti başkanları tek söz sahibi haline getirilmiştir. Karşı tavır koyanlar, siyaseten giyotine gönderilerek, yok edilmektedir.

​​​Firavunlar da sözünü dinlemeyenlerin, çapraz el ve ayaklarını kestiriyordu. Aradan asırlar geçtiği halde, siyasette bu zihniyet, günümüze kadar devam etmiştir. Çünkü ülkelerde tek söz sahibi liderler türemiş, bunların her sözü kanun haline getirilmiştir.

​​​Liderler, istediğini ehliyete bakılmaksızın makam sahibi yapabilmekte, istediğini azledebilmekte, istediğini zengin yapabilmektedir. Bu anlayış maalesef aynıyla uygulanmaktadır. Ayrıca Allah’ın kulları, Lât, Menât, Uzzâ’ya tapıldığı gibi, kutsallaştırılmaktadır. Liderlerin aleyhinde söylenen bir söz parlamentoları ayaklandırmaktadır. Onlar için insanlar birbirini adeta boğazlamaktadır.

​​​Bugün gördüğümüz taşkınlıklar, cahiliye döneminde yoktu. İslam’ın zuhuru ve yaygınlaşması bile, günümüz insanını yola getirememiş durumdadır.

​​​Çünkü İslam ahlak ve adalete çok değer verdiği halde, günümüz idarecilerine bu değerler hiç ulaşmamış gibi görünmektedir. Ülkelerde haksızlıklar zirve yaptığı halde, bunları önleyecek adli yargı maalesef yerinden kıpırdayamıyor. Zira tabu haline getirilenlerin hışmından korkuyor, onun için adalet maalesef yerlerde sürünüyor. Oysa Hz. Ömer “El adlü esasül mülk vez-zulmü fesadül mülk” buyurmaktadır.

​​​Tüm maddi imkânlar, liderlerin ve yandaşlarının kasalarına intikal ettiriliyor, onun için paralar nerelerde harcanıyor, kimse bilmiyor. Bu gidişatı kontrol altına alabilmek için de medya ablukaya alınmış bulunmaktadır.

​​​Yanlış gidişi, uygulamaları deşifre etmek isteyenlerin işlerine son veriliyor. Bu haksızlığı önlemek adına değil, firavun döneminde olduğu gibi, maalesef aklı erenler de, bunların lehine açıklamalarda bulunuyor. Fetvalar veriliyor, cami kürsülerinden onları takdir edici konuşmalar yapılıyor.

​​​Bu gidiş, gidiş değil, zulüm tavan yapmış, israfın haddi hesabı yok, ülkenin gidişi endişe verici, iç dengeler bozuldu, insanların arası açıldı, merhamet buharlaştı. Kayırmacılık alabildiğine, tiranlar azgınlaşmış, liderler burunlarından kıl aldırmıyor, vatandaşlar da baskı altında istemese de bunları seyrediyor.

​​​Şair Sadettin Yıldız ‘Sürgün’ şiirinin bir bölümünde:

​​​Bize dokuz, sana bir pul dediler

​​​Aç köpekler gibi hakkın yediler…

​​​Buna rağmen insanlar bunların ardında koşup, duruyor. Bunları firavun gibi kurtarıcı olarak görüyor. Oysa kendi kuyularını kazdıklarının farkında değiller, üzülüyoruz.

​​​Derhal kendimize çekidüzen vermemiz gerekmektedir. Bu devran böyle giderse, maalesef sosyal olayların ve felaketlerin ziyadeleşmesi mukadderdir.

​​​Rahman ve Rahim,

​​​Kadir ve Muktedir,

​​​Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

​​​“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”​

​​​Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 

Köşe Yazıları

tümü

Gündem