Değerli dostlarım;
Siyaset için söylenen ve genel kabul gören bir söz vardır.
Siyasetin yarısı ilim, diğer yarısı ise filimdir (K.Albayrak)
İlim her şeyin başı olmalıdır. Buna mutlaka siyasette dahildir, ilim olmadan yapılan siyasetin günümüz imkanlarına göre kara sabanla çiftçilik yapmaya benzer. Ne uzar ne kısalır. İlmin olmadığı kısmında filim meydana gelir ki yalan, dolan, boş vaatler, insani değerlerin heba edildiği, ‘kazanmak için her yol mübahtır’ felsefesini ortaya çıkar. Hani adamın birisi demiyor muydu ‘Kazanmak için papaz elbisesi bile giyerim’
Günümüz siyaseti ilmi bir tarafa koymuş, işin filim tarafıyla meşgul. Çünkü biliyorlar ki bizim milletimiz fazla okumuyor, eleştirmiyor, araştırmıyor herkesi kendisi gibi “saf ve temiz” zannederek her şeye inanan bir kitlemez var. Zaten bir dönem Bakanlık yapan bir zat aynen ‘Bizim oylarımız cahil kesim tarafında daha çok, okumayanlar bize daha çok oy veriyor’ diye söylememiş miydi?
Son günlerde konuşulan bir fırıldak hikayesi dolaşıyor ortalıkta. Bir kısım Milletvekilleri parti değiştirecek ve AK Partiye geçecek diye.
Geçmişte bunun örneklerini bu millet gördü ve yaşadı. Örnek mi istersiniz Geçmişte Tuncay Mataracı ve 10 arkadaşı Güneş Motel operasyonu ile bir gecede parti değiştirmiş ve hepsi de Bakan yapılmıştı.
Yine bir ilin milletvekili K.U bir ay içerisinde üç parti değiştirmiş ve gündem olmuştu. Adına fırıldak K.U deniyordu. Bir otelde intihar ederek hayatına son vermiş , ‘intihar ettiğim silahımı satın ve parasıyla cenazemi kaldırın’ diye de not bırakmıştı.
Son dönemlerde ise özellikle İYİ Partiden bazı Milletvekillerinin parti değiştirmekte önde olduklarını söylemek yanlış olmasa gerek.
Nasıl seçildiklerini M. Akşener’e sormak gerek. Bunları hangi özelliklerinden dolayı bu partiye aldınız?
Mesele nerede düğümleniyor derseniz;
Bu vekillerin birinci kabahati onları kendi partilerine inanmadıkları halde o partiden milletvekili olmaları; İlkeleri ve idealleri yokmuş demek ki.
İkinci sorun ise milletten hangi amaçla oy aldıklarını ve oy aldıkları kitleye ihanet ettiklerini unutmuş gibiler.
Üçüncü sorun ise onları kendi partilerine kabul edenlerde ki kötü siyasetin bir ürünü olmasını doğurmaktadır. Bugün kendi partisini satanların yarın da seni satacağını unutmuş olmalarıdır.
Siyaset filim işi ise de politika farklı birşey, fikir üretme sanatıdır. Fikri ve ideali olmayanlardan politika yapmalarını beklemek sadece safdillik olur.O nedenle oy verirken sadece parti adına değil, adayların karakterlerine, sosyal yaşamlarına özellikle de ‘edep ve haya’ duygusu olup olmadığına da bakmak gerek.
Kısacası nitelik mi?
Yoksa nicelik mi?
Siyaseti de-politikayı da nitelikli ve erdemli insanlardan oluşturmak gerek. ÖNCE İNSAN dememizin sebebi de aslında budur.
Siyaseti ilkeli hale getirmenin bir yolu da kanunda yapılacak bir madde ile ‘Seçildiği partisinden istifa eden vekillerin milletvekilliğinin otomatikman düşeceğinin’ hükme bağlanmasıdır.
Ne diyor Erzurumlu İbrahim Hakkı:
Hak şerleri hayreyler;
Arif onu seyreyler.
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.