Ülkemiz, demokratik hukuk devleti olmaktan uzaklaşmış durumdadır. Zira fikrini açıklayanlar tutuklanmakta, haksızlığı dillendirenler cezaevlerini boylamaktadır. Yönetimleri tenkit edenler, bir nevi aforoz edilmekte, eşitlik ilkesi buharlaşmış durumdadır.
Onun için yasaklamalar, ziyadeleşmiş, vergilerle, zamlarla insanlar bezdirilmiş durumdadır. Haksızlık yapanlar, çalanlar, sömürenler, hulasa devletin imkânlarını kullananlar bir nevi koruma altına alınmış durumdadır.
Hak tevziinde tarafgirane davranılmakta, muhalif olanlar asla işe alınmamaktadır. Karındaş, partidaş, yandaş her türlü nimetle mükâfatlandırılmakta, buna mukabil hak sahibi insanlar haklarını alamamakta, alabilmek için de siyasallaşmış adaletten istimdat etmektedir.
Hakkın dikkate alınmadığı, rüşvet alıp, vermenin tavan yaptığı, ar ve hayânın yok noktasına geldiği, haram yemenin berdevam ettiği, soyguncuların korunduğu, onların vergi borçlarının affedildiği, fakir-fukaranın inim inim inlediği bir devran içinde sürüklenip, duruyoruz.
Unutmamak gerekir ki; “İnkâr yolunu seçip, Allah yoluna da engel koyanların yapıp ettiklerini O boşa çıkarmıştır.” (Muhammed/1) Yani ‘yaptım, oldu’ demek boşunadır. Zira gerçek hesap sorucu bâkidir. Herkes yaptığından hesaba çekilecektir. Bize düşen de sabırlı davranmaktır. Zira:”Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır.” (Bakara/153) Onun için derler ki; “Sabreden derviş, muradına ermiş.”
Allah beyan ediyor, Peygamber haykırıyor ama dinleyen yok. Çünkü kulaklar sağırlaştı, yapılan haksızlıklar gözlerde görünmez oldu.
Yaşadığımız şu dönemde, bir nevi demokrasi, insan hakları buharlaştı. Kanun dinlenmez oldu. Muktedirler de bundan istifade ederek eylemlerine devam ediyor. Çünkü ‘devlet benim’ dercesine düzenlemelerde bulunuluyor. Her şeyin sahibi onlarmış gibi hareket ediliyor.
Oysa demokratik yönetimlerde milletin birliğini temsil esastır. Dolayısıyla gücü elinde tutanların tarafsızlık prensibine uyması gerekir. Şahsi ihtiraslarını tatmin için gayret gösterenlerin, insan haklarından, hukuk devletinden, demokrasiden bahsetmesi alaycı bir ifadedir. Unutmamak gerekir ki, bir ülkede birisi hakkını alamıyorsa, mağdur ediliyor, halk da buna göz yumuyorsa, o ülkede insanların huzurlu olması düşünülemez.
Halimize şaşmamak mümkün değil. Zira zulmeden Müslüman, zulme uğrayan Müslüman, ekonomik sıkıntı içinde bunalan Müslüman, kazanan kozmopolitler, holdingler. Maalesef kara para yığanlar ülkemizde rağbet görüyor. Bütün bunların yaşandığı yönetime de demokrasi deniyor.
Unutmamak gerekir ki; Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Bu husus unutulursa, her şey mubah hale gelir, zulüm ziyadeleşir, feryatlar Arş-ı Âlâ’ya ulaşır. O zaman da felaketlerin önü açılır. Onun için muktedir olanlar adil davranmalı, herkesin hakkını gözetmeli, haksızlığa prim vermemelidir. Aksi halde ihkak-ı hak devreye girer, ülkenin insanları zarar görür. İdarecilerine, onların yönetimlerine karşı itimatsızlık meydana gelir, böylece devletin temeli sarsılır.
Bunların olmaması için herkes temkinli davranmalı, kanun ve nizamlara herkes ayırım yapılmadan uymalı ki, ülkede ahenk olsun, selamet, saadet şahlansın. Aksi hal baskıcı anlayışa yol açar. Umutlar hüsrana döner, insanlar bıkkın hale gelir, şaşkın olur, yol bulmada zorlanır. Demokrasi, hukuk devleti lafta kalır.
Bugün ülkemiz, maalesef yönetimde sınıfta kalmış durumdadır. Çünkü kanun tanımayan halk değil, muktedirlerdir. Onları hizaya çekmeden, millet olarak sadece laf üretenlerden kurtulmak için, hukuk ölçüleri dâhilinde silkelenmemiz gerekir. Hemen, vakit geçirmeden haykırmak gerekir. Aksi halde yapılan her türlü haksızlıklara, haksız düzenlemelere çare bulmamız son derece zordur.
Sonuç olarak Peygamberimiz buyuruyor ki: “Kim Müslümanlara hâkim (kadı) olmaya talip olup da buna kavuşur, sonra eğer adaleti, zulmüne galip olursa ona Cennet vardır.
Zulmü adaletine galip gelirse ona da Cehennem vardır.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)
Yönetenler de, yönetilenler de söz konusu buyruğa göre hareket ederse, ülkemizde selamet, refah ve saadet avdet etmiş olur. Maksadımız herkesi uyarmaktır.
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47).