21 Aralık 2024, Cumartesi

Oku sonra düşün (I)

Şairlerimiz, düşünürlerimiz zamanlarında yazıp, ibret almamız için bizlere intikal ettirdiler. Ders almamız için önümüze serdiler. Ancak bizler algılamada çok geç kaldık. Çünkü dünyaya haset gözü ile bakmaktayız.​

Azmî (Pir Mehmed) der ki;

​Nimetine kimsenin etme hased

​Kâdir isen kıl hased bâbını sed

Yani, kimsenin saadetinde gözün kalmasın. Haset iyi bir şey değildir. Mümkünse bu haset kapısını kapa. Göreceksin ki kendi kudret ve çalışman sana her şeyi verecektir. Onun için haset etmekten uzaklaş.

Bâkî der ki;​

Cihân efsânedir aldanma Bâkî​

Gam u şâdî hayâl ü hâba benzer

Ey Bâkî, bu gördüğün kâinat bir masaldan ibarettir. Sakın aldanayım deme! Dünyanın kederi de neşesi de bir hayal ve bir rüyadan başka bir şey değildir. Böbürlenmenin anlamı yoktur.​ Keza Bâkî der ki;​

Baş eğmezüz edânîye dünyâ-yı dûn içün

​Allah’adır tevekkülümüz, itimadımız

Yani, bizim bütün itimadımız ve tevekkülümüz şanı büyük Allah’adır. Dünyanın geçici saadeti ve menfaati için insanoğluna baş eğmeyiz denmektedir. Bu sebeple dünyevileşme adına yanlış yollara sapmanın bir anlamı yoktur.​ Onun için yine Bâkî der ki;​

Bâtıl hemişe bâtıl u bîhûdedir velî

​Müşkil budur ki sûret-i hakdan zuhûr ide

Batıl her zaman için kötü sayılmış ve reddolunmuştur. Ama gel gör ki zamanımızda hak suretinde ortaya çıkıyor, asıl problem olan da budur. Unutmamak gerekir ki; “Hak gelince batıl zail olur.”(İsrâ/81)​

Cinânî der ki;

​Öğünme kendimin deyu bu âsiyâ ki mevt

​Etmez çü nevbetin gele asla dakika fevt

Bu dünya değirmeni benim malımdır diye övünüp durma! Eğer nöbet sana gelmişse, ölüm bir dakika bile kaybetmeden seni de öğütüverir.

Yunus Emre’nin dediği gibi:

“Mal da yalan mülk de yalan/ Var biraz da sen oyalan.”

Malum, mülkün tamamı Allah’a aittir.​

Fuzûlî de der ki;​

Dehr bir bâzârdır herkes metâın arz eder

​Ehl-i dünyâ sîm ü zer, ehl-i hüner fazl u kemâl

Dünya bir pazar yeridir, oraya herkes malını getirir, satar. Dünya işlerinden zevk alanlar altın, gümüş getirirler, ilim ve irfan sahipleri de fazilet ve olgunluklarını (getirirler). Dünyada hayırlı ve hayırsız fiillerin tamamı kaydedilmektedir.​ Fuzûlî beyan eder ki;​

Vefâ her kimseden kim istedim andan cefâ gördüm

​Kimi kim bî-vefâ dünyâda gördüm, bî-vefâ gördüm

Yani şu vefasız dünyada kimden vefa bekledimse, ondan cefa gördüm. Vefakâr insanlara rastlamak (maalesef) nasip olmadı. Vefa erdemli insanlarda zuhur eder, cahillerden vefa beklemek hayal kırıklığıdır.​ Yine Fuzûlî der ki;

​Dünyaya tama’ etmemek etmekten yeğ​

Çün evvel hırs âhırı hasret imiş

Yani dünya malına tamah etmektense, onları hiç umursamamak daha iyi ve daha hayırlıdır. Zira dünya işleri önce bir hırs halinde başlar, fakat sonra her şeyden mahrumiyetle biter. Yeteri kadar olana şükretmen daha hayırlıdır. Karunlaşmak için mal-mülk toplamak hayırlı amel değildir.

​İbn-i Kemâl de der ki;​

Kalem-i sun’u Hak’da sehv olmaz

​Hep hatâbîn olanlar ahmakdır

Yani bu kâinatı yaratan ne yazmışsa doğru yazmıştır. Onda hata arayanların, bu hakikati bilmedikleri veya kavrayamadıkları için, akıllarından şüphe etmek lazımdır. Çünkü Yaratıcının gücü her şeye şamildir.​

Bağdatlı Rûhî der ki;​

Dünyâ talebiyle kimisi halkın emekde​

Kimi oturup zevk ile dünyâyı yemekde

Yani insanların kimisi dünya malı (Karun gibi) yığacağım diye didinip ömür tüketirken, kimileri (de) oturmuş büyük bir zevkle dünya malını yiyor. Zira herkes bilmeli, mal da fani, mülk de fani. Baki olan sadece kâinatı yaratandır.

​Nâilî-i Kâdim der ki;

​Dünyâ ile sen sulh et bî huccet ü bî da’vâ

​İsterse cihan halkı hep şahid-i zû olsun

Yani, isterse bütün cihan karşına yalancı şahit olarak çıksın, sen yine şahitsiz ve iddiasız olarak herkesle barışık yaşa, kimseyle bozuşma. Çünkü: “Müminler ancak kardeştir.” (Hucûrât/10)​

Nef’î der ki;​

Ne dünyâdan safâ bulduk ne ehlinden recâmız var​

Ne dergâh-ı Hudâ’dan mâ’adâ bir ilticâmız var

Yani bu vefasız dünyadan bir zevk alamadık, zevk alanlara da boyun eğip, yalvarmadık. Bizim Allah’ın kereminden, O’nun lütuf ve ihsanından başka sığınacak bir yerimiz yoktur. Buna teslimiyet denir.​

Nâbî’nin dediği gibi;​

Ne kadar câhın olursa âlî​

Dâmenin bûseden olsun hâli

Yani mevkiin ne kadar yüksek olursa olsun, kimseye etek öptüreyim deme. Kısacası adam gibi adam ol, görgüsüz işler yapma.​​Rahman ve Rahim,​Kadir ve Muktedir,​Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.​“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.” ​​Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47)

Köşe Yazıları

tümü

Gündem