İstanbul Barosu seçiminin özeti olarak en başta şunu diyebiliriz; Bölünme kaybettirdi birleşme kazandırdı…
Önce İlke, son başkan Filiz Saraç ile eski ağır topların arasının bozulmasıyla ikiye ayrıldı. Bütün eski ana gövdeye karşı Saraç, özellikle kadınların da desteğiyle karşısındaki Ali Gürbüz’den fazla oy aldı. İbrahim Kaboğlu ise yıllardır dağınık olan sol düşünceden ve Kürt avukatların birleşmesiyle baro başkanlığı koltuğunu devraldı. O zaman 19-20 Ekim tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan İstanbul Barosu Genel Kurulu’nu ve oradaki gözlemleri, avukatlarla sohbetleri not düşelim…
64 bin üyesi ile İstanbul Barosu dünyanın en büyük barolarından biri. Avukatların yüzde 46’sı sandığa gittiği dünkü seçimde tarihi bir an yaşandı.
İstanbul Barosu başkanlık seçimleri, 22 yıllık Kemalist Önce İlke grubunun devrini bitirdi. Bugüne kadar birkaç kez bölünse de ana gövde ve onun hitap ettiği kesim hep aynı kaldı. 2010-2016 yıllarında özellikle Ümit Kocasakal döneminde rekor oy alsa da bu zamanla bölünmelerle azaldı. Yine de birinciliği bırakmadı. 2022’de İstanbul Barosu’nun ilk kadın başkanı olarak seçilen Filiz Saraç’ı aday çıkardı. 2024’e gelince ise, adaylık anlaşmazlığı oldu, Filiz Saraç ile Önce İlke’nin eski başkanları yani ağır topları anlaşamadı. Saraç, tek başına aday oldu. Eski başkanlar Ümit Kocasakal ve Mehmet Durakoğlu ise yine yönetimde olan hatta başkan yardımcılığı yapan Ali Gürbüz’ü aday çıkardı.
146 yıllık baroda ilk kez bir kadın geldi ve bölerek bir saltanatı bitirdi
Gelinen noktada, Filiz Saraç 4’üncü olurken, Gürbüz seçimi beşinci sırada bitirdi. Saraç, 4076 oy alırken, Gürbüz 3974 oyda kaldı. Arada sadece 102 oy fark var. Yani Önce İlke oyları karpuz gibi ikiye bölünmüş. Ağır toplar, ana gövde Gürbüz’ün yanında olsa da Saraç oyların daha büyüğünü götürmüş. Birinci olan Değişim İçin Avukatlar Grubu’nun adayı ise 7219 oy aldı. Saraç ve Gürbüz’ün oy toplamına baktığımızda 8050 yapıyor. Bu sonuç gösteriyor ki Önce İlke bölünmeseydi yine birinci olacaktı. Yani 146 yıllık baronun tarihinde bir kadın geldi ve 22 yıllık Önce İlke’nin saltanatını bitirdi.
Kaboğlu’na arkadaşları ve birleşme kazandırdı
Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, yıllardır seçim kazanmayan sosyal demokrat, Atatürkçü ve Kürt avukatların oylarıyla birinci oldu. Kurulda yanımda oturan yaşlı kıdemli avukat, “Bugüne kadar Önce İlke’yi destekledim. Bu kez hocaya oy vereceğim” deyip gitti mesela. Yıllardır Önce İlke’nin adayına oy veren kıdemli avukatların sandıklarının hemen hepsinden Kaboğlu birinci çıktı.
“Korkaktı, konuşmuyordu”
Seçim sürerken sohbet ettiğimiz yıllardır Önce İlke Grubu’nda bir isme bu ayrılığın, iki aday çıkmasının sebebini sordum. Bu isim, ayrılık gerekçesi olarak Saraç’ın “korkak olmasını” gösterdi. Baroya ait merkez ve binalarla ilgili yaşanan anlaşmazlıkların konuşulduğunu hatırlattığımda ise ‘bunun Saraç tarafından bilinçli şekilde yayıldığını, asıl konunun korkaklığı’ olduğunu belirterek, “Çok korkaktı, konuşmuyordu” dedi.
Evet 2 yıllık geriye dönüp baktığımızda Saraç’ın siyaseten çok sert bir üslubu olmadığını görüyoruz. Ancak haksızlıklar karşısında da ses çıkarırken seçici olduğu belli. Can Atalay dışında diğer avukatlar için pek konuşmadı. Hatta bir baro başkanı adayı kürsüye çıktığında, “Ne Can Atalay’mış yahu, biz de onun çıkmasını elbette istiyoruz ama başka avukatlar da var hapiste. Mesela Dilek Ekmekçi, baro ona niye hiç sahip çıkmıyor” diye genel kurula seslendi.
Sayıları diğerlerine göre az olsa da aktif olan Baroya BAK
Abdülhalim Yılmaz’ın aday olduğu Bağımsız Avukatlar Grubu- Baroya BAK, genel kurulun en aktif avukat ekibiydi Kurula katkıları, önergelerinin yanında seçim sonuçlarını da toparlayıp duyuran grup oldu. Mevcut yönetim bunu başaramadı.
“30 binlik davalardan 200-300 bin aldılar”
Öte yandan birçok avukat ile bir araya gelince farklı konulardan sohbet oluyor. Bir avukatla son 8 yıldan muhabbet açılınca, “Ben hiç Fetö davası almadım” dedi. Sonra “Avukatlar, para için aldı. 30 binlik davayı 200-300 bin liraya aldılar. Benim sadece bir müvekkilim vardı, ihraç polis. O da FETÖ’cü değildi. “ dedi. Bu cümlelerde son 8 yılın özeti vardı aslında. Bu soruşturmalar özelinde sadece savunma hakkı anlamında nasıl büyük zorluk, haksızlık yaşandığını görüyorsunuz. Korku nedeniyle bu davaları almayan avukatlara karşı alanların da fahiş ücret istemesi… Öte yandan tanıdığımız, yanımızda yakınımızda olanı ‘terörist’ görmezken aynı kriterde olan uzaktakileri topyekun “Fetö” diye damgalamak.