Değerli dostlarım;
Toplumsal yaşamanın yazılı olmayan ama kültürel değerlerimizin geliştirip kökleştirdiği hususlar vardır. Mesela komşularımıza yardım edeceğiz diye bir kanun yoktur, acılarımızı ortak paylaşacağız diye de bir kural yoktur ama insani değerlerimiz ve kültürel mirasımızda birlikte yaşamanın, acı ve tatlı günleri , sevinç ve kederlerimizi paylaşmanın önemli ve etkin değerleri vardır ki bu değerler bir aile olmayı, değerler silsilesi içerisinde toplum ve millet olmayı kısacası da ‘İNSAN’ olmayı ortaya koyar.
İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerin başında ise Allah’ın ona bahşettiği ‘AKIL’ ve aklın kullanılması; yorumlaması, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmasıdır ve bu çok önemlidir.
İnsan, varoluşundan itibaren toplumsallaşmayı, birlikte yaşamayı ve inanmayı önemsemiş ve böylece de dünyadaki diğer canlılara karşı üstünlüğünü kurmuştur.
İnsanlık yaratıldığı ilk Adem’den beri sürekli gelişmiş, toplumsallaşmış iyi- kötü kavramlarını geliştirmiş; ilkel yaşadığı dönemlerde Allah onlara daha iyi bir dünyada yaşayabilmeleri, kendi varlık ve birliği tanıyabilmeleri için Peygamberler ve Kitaplar göndererek aydınlatmıştır.
İnsan olmanın genel ve toplumsal değerleri vardır.
Doğru olmak; hak yememek; namuslu olmak; yardım etmek; adil davranmak gibi gibi.
İnsanlar, hak ve hukuk kavramlarını gerek kutsal kitaplardan gerekse kendi çabaları ve uygulamaları ile öğrenmiş ve toplumsal yaşantının düzenli yürümesi; kavgaların önlenmesi adına Pozitif Hukuku geliştirmiş ve kullanmaya başlamışlardır.
‘Hukuk nedir?’ derseniz “İnsan davranışlarını düzenleyen ve devlet tarafından konulan bağlayıcı kurallar bütünü olarak tanımlanır. Hukuk, Arapça ‘hak’ kelimesinin çoğulu olup, ‘Haklar’ anlamında da kullanılır. Hukukun amacı toplumsal barışı ve bireyler arasındaki adaleti sağlamaktır.
Son günlerin en güncel konusu İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi olayına bakacak olursak bilinen bir gerçek şu olmalıydı. İstanbul Üniversitesi, bu hassas konuda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden bir komisyon kurup bu komisyonun kararına göre işlem yapması gerekirdi.
Oysa ki İstanbul Üniversitesi’nin görevlendirdiği üçü kişilik komisyona baktığımızda : (Bu bilgi Karar Gazetesinin dünkü sayısından alınmıştır)
- İş Hukuku alanında çalışan bir iktisatçı;
- Bir Onkoloji uzmanı;
- Bir Konservatuar hocasından;
meydana geldiğini görmekteyiz.
Yukarıda söylediğimiz gibi hukuk, toplumsal barışı ve bireyler arasındaki adaleti sağlamak tanımından oldukça uzak görünüyor.
Şimdi kendimize şu soruyu soralım?
Bu komisyon, 35 yıl önce alınmış bir diplomayı iptal ettirebilecek hukuki bilgiye ve yeterliliğe sahip mi?
Bence kesinlikle değil.
O halde; bu komisyonda görevli kişilere ve onların raporlarına göre karar veren yetkililer acaba niçin böyle bir karar vermek zorunda kaldılar?
İnsanlığın gelişiminden ve kendi çabaları ile pozitif hukuk kurallarını geliştiren toplum ne düşünecektir?
Hukuk, adaleti sağlamanın en önemli yoludur. Siz adaleti sağlamak için adil olmayan yollarla hukuk(!) diye ortaya çıkarsanız o zaman toplumu birleştiremez, sadece ayrıştırırsınız. Oysa ki bizim toplumumuzun özellikle bu sıralar ayrışmaya değil, toplumsal yaraları sarmaya ve kenetlenmeye ihtiyacı vardır.
Bakınız Taha Akyol ne diyor: “Hukuk Devleti, hukukun siysasetten üstün olduğu devlettir.”
Umarım siyaset hukukun yerini alamaz.