19 Mayıs 2025, Pazartesi

Toplumsal barış ancak adalet ile sağlanır

Değerli dostlarım;

Beşiktaş Belediye Başkanı‘nın  tutuklanmasına tepki gösteren CHP’ye yönelik verdiği cevapta ‘Turpun büyüğü heybede” diye bir cevap vermişti Erdoğan.

Bu bir işaret fişeğiydi ve artık ateşlenmişti.

Cumhurbaşkanı, AK Parti seçmenini bir arada tutabilmek  ve 31 Mart seçim yenilgilerinin  etkisini silmek için  rakiplerle ‘çatışma’ stratejisini uygulamaya  koymuştu.

Feleğin  dönüp dolaşıp geldiği noktaya bakın ki  şu anda kavga ettiği CHP 2003 yılındaki AKP’nin iktidar olduğu dönemde  partinin genel başkanı olan şimdiki Cumhurbaşkanı seçime girememiş ve dışarda kalmış iken dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “İktidar olmuş bir partinin genel başkanının Meclis dışında kalması demokrasi ile bağdaşmaz’ demiş ve Erdoğan’ın Siirt’ten Milletvekili seçilmesinde önemli bir etki yaratmıştı. Şimdi ise  iktidar kendisine muhalif olabilecek kişileri siyasi olarak yok etme çabası içerisinde bulunmaktan hiç kaçınmıyor.

Demek ki siyaset bu kadar kirlenmiş, dün neydi bugün ne olmuş?

Köprünün altından çok  sular aktı. Bazen temiz  bazen kirli ama bu siyasi  akıntı hiç durmadan devam ediyor. Siyasiler birbirlerine hakaret ediyor, iktidar işine gelmeyen eleştirilere hemen  Yargı gücünü kullanarak cevap veriyor.  Özellikle de CHP’yi yolsuzlukla suçlayarak köşeye sıkıştırmak isterken  arkasına hiç bakmıyor. Oysaki  AKP’li belediyelerdeki yolsuzlukları bu millet henüz unutmadı. Bülent Arınç,  AKP Ankara eski Belediye Başkanı Melih Gökçek için ‘Ankara’yı parsel parsel sattılar’ dememiş miydi?

Hemen şunu belirtmeliyim ki kim olursa olsun, isterse babamın oğlu olsun yolsuzluk ve hırsızlığım karşısında olduğumu beni tanıyan herkes bilir. Elbette yolsuzluk varsa üzerine gidilecek ama akıllarda ‘bu siyasi bir hesaplaşmadır’ fikri gelmeyecek. Oysaki bugün yapılan hesaplaşmanın ‘siyasi ‘ olduğu büyük ağırlıklı olan ilk düşüncedir.

Siyasetin ekmeği sözdür. Siyaset biraz sabır, biraz hoşgörü ve önemli bir bölümü de ‘eleştiri’dir. Siyasette hesaplama yeri adliye koridorları değil, milletin iradesini yansıtacağı seçim sandıkları olmalıdır.

 Demokrasiler, siyaset olmadan olmaz. Demokrasi ise fikirlerin çarpışmasından doğan en doğru yönetim biçimidir. 

İktidarların tek görevi ülkenin ekonomisini geliştirmek değil, fikir ve düşüncelerinde serbestçe söylenebildiği ve tartışıldığı  alanlar olmalıdır.

Özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı demokrasinin ülkemizde bütün kurum ve kuralları ile yerleşmedikten sonra demokrasiden bahsedemeyiz. Bizim toplumsal barışa  ihtiyacımızın olduğu bir süreçte bu barışın ancak adalet ile sağlanacağı asla unutulmamalıdır.

Köşe Yazıları

tümü

Gündem