Ülkede “tezat Müslümanlık, tezat ideoloji, tezat suret” üretiliyor. Dil farklı, yaptıkları farklı. Ahlaki konuşmalar çok, yapılanlarda, gizlilikte ahlaksızlık pazarı var. Bunun statüsü fark etmiyor. Haramdan bahset, haram ye, hırsızlık yap, hırsızı kötüle, israfa karşı dille konuş, ahlaksızca devlet ve millet kesesinden, şatafat, çalma düzeni. Zehir zıkkım olsun bu münafık türlere. Denetim yok, teoloji yok, ilim, irfan yok, güç ve ahlaksız siyasetin imkanları ile bağnazlık ve gönüllü kölelik üretiliyor.
Din ve ideoloji kontrolsüz bir kazanç alanı oldu ülkede. İmam Hatip okulları üret, insanlığı ve ahlakı tüket tezatı mı yaygınlaşıyor acaba? ‘Müslümandan tiksinti planı’ yaygınlaşıyor, bu insan olmadık, türler yüzünden. Bu işler bilinçli olarak, hiyerarşik bir planın eseri. Dış faktörlerin içteki uşaklarının birlikteliği, bireysel inancı, örgütlü çıkara dönüştürdü. Utanma ve ar damarı çatlamışların mesleği, çıkar hesabı, kutsallarla ülkeyi buhrana sürükledi. Aklı hür, vicdanı hür nesiller, bunlara bakarak tiksinti duyuyor, haklılıkları da var elbette. Bu oyun; planlı, gönüllü kölelikle, çıkarcıların cepleri ve göbekleri şişsin planı. Utanmaz bunlar. Uyanmak lazım. Devlet kesesinden, insanlık düşmanı yetiştiren türlerin eseri bu.
Din siyasete alet edildiği gibi, siyasetin ve gücün emrine girmesi her kötülüğü üretir. Adaletin olmadığı ülkelerde devlet çeteleşir ve çetelere hizmet eder. Saltanat, din ve ideoloji örtüsüyle yürütülüyorsa sonuçlar vahim. Devlet kesesinden haclar, umreler, gezi türleri, açlık çeken emekliyi, okuluna gidemeyen aç öğrenciyi, adaletsizliğe uğrayan kimsesizleri, suçsuz yere hırsızları yakalayan, liyakatli, ahlaklı insanları düşünür mü? Öldürülen bebekleri, keyfilikle yok edilen canlıları, yeşil ormanları, insanlığı düşünür mü? Bağnazlığa karşı çıkan Giordano Bruno’nun yakılması, Şeyh Bedrettin’in, İmam-ı Azam’ın daha nicelerinin, sömürüye karşı çıkanların bedel ödemeleri bundan değil mi? Dalalet veya sapkınlıkla akıllarını kiraya vermiş, yerleşik inanç veya geleneklerle, dini çıkar için kullananların kirli düzenine kim karşı gelmişse, başlarına her kötülük gelmiştir.
Bilim insanı Asimov “dinsel, politik, sapkınlık”lardan bahseder. Doğal din inancı, makamlar tahsis etmez, makamların da kölesi olunmaz iken, holdingleştiren ve kurumlaştırılan bir din anlayışı çıkarcıların saltanatına diğerlerinin de sefaletine hizmet eder. Asıl inanç ve insanlık, dosdoğru olmaktır, sevgiyle imandır. Hak ve hukukun tarafsız savunucusudur. Toplum olarak da adaletsizliğe susan gizlenen değildir. Rahmetli Erol Güngör, “Tanrı, yarattığı kullarını, sıkıntıya sokacak hiç bir yasa ihdas etmez” derken, günümüzde din adına çıkar statüsünde olanlar, her türlü hayat yaşantısını, kendi menfaatine göre düzenlerken, din adına hürriyeti yok eden yasalar ve kurallar ihdas etmekle meşguller. Bunlarla mücadele akılla, bilimle, adaletle, demokrasi, ahlak ve refah kültürü ile, bilinçlenme ile olur. Bireyin bilinçlenmesi ve sorgulaması ile olur. Voltaire’den alıntıdır, Papaz, filozofa sorar, ‘siz kimsiniz?’ Cevabı, sizin gibi bağnazları, inancı çıkar için kullanan iki yüzlüleri, yavaş yavaş aydınlatandır, aydın düşünendir, mücadelede yılmayan aydındır, der. İşte bunlara bakarak, ahlakın sonucuna değil, niyetine bakmak önemlidir. İnsanca yaşamanın mücadelesi de insanı huzur ve güven içinde yaşatmak ve yaşamaktır. Yılmak yok, münafık yolunda yürümek değil, hakikat yolunda yürümek, hak ve vazifeyi gerektirir. Nesimi’nin söylediği gibi” zalimin talim ettiği yola minnet eylemeyiz. Meşru isyan ahlakımız, iyi düşünmek, iyi olanı, doğru olanı yapmak, haklı eylemde bulunmaktır.