Müzikal kültürü yok denecek kadar az bir ülkede bir Broadway müzikalini sahnelemek gerçekten zor ve cesaret istiyor. Hele magazinel figürleri ile Alice’in filan medyada çokça gündem yapıldığı bir ortamda, daha sakin ve kendi halinde seyircisiyle buluşarak üçüncü sezonu açan Sidikli Kasabası, bir cesaret örneği.
Bestesi Mark Hollmann’a, metni Greg Kotis’e, şarkı sözleri ise Hollmann ve Kotis’e ait olan Broadway kökenli satirik müzikal Sidikli Kasabası bir zoru deniyor. Dün akşam Zorlu PSM’de üçüncü sezonunu açan Sidikli Kasabası’nda gerçek hayattan, yaşadığımız ülkeden çok izler var. İlk kez 2011-2012 sezonunda sahnelenmiş bu eser, 2022’den beri yeni formatıyla seyirciyle buluşuyor.
23 kişilik kadrosunda zamanla değişiklikler yaşanmış. Baş karakterlerden Kızılcık Şerbeti’nin Apo’su olarak son dönem dizi magazininin zirvesinde olan Settar Tanrıöğen ayrılmış mesela. Usta sanatçı, geçirdiği kalp rahatsızlığı sonrası oynadığı diziye veda etmişti. Müzikal kadrosunda da yok. Öte yandan yine Bahar dizisinin annesi usta sanatçı Füsun Demirel de müzikale veda eden isimlerden. Bu iki usta sanatçı müzikalin medya yüzüyken yerlerini Kenan Ece ve Canan Ergüder almış. Tanrıöğen ve Demirel’in performanslarını görme ve dolayısıyla kıyaslama imkanı yok ama Ergüder ve Ece’nin rollerini kotardıklarını söyleyebiliriz.
Konusuna gelince müzikal, özgürce ve rahat “işemek” için verilen bir mücadeleyi anlatıyor. Dünyanın kuraklıkla boğuştuğu bir dönemde geçen müzikalde, halkın tuvalete ihtiyacı ise özel bir şirket olan İYAŞ(İdrar Yolları Anonim Şirketi) denetimiyle karşılanıyor. Tuvalete girmek için parası olmayanlar ise Sidikli Kasabası’na gönderiliyor ve bir daha geri dönemiyorlar. Sonra bir aşk ortaya çıkıyor ve bu acayip “sistem”e başkaldırının kıvılcımını yakıyor. Başkaldırı sonrası ‘işeme özgürlüğü’nü kazanan halkı ise farklı bir son bekliyor. Burada sorgulama ise biz seyirciye kalıyor; kimin yanında duracak, ya da duracak bir taraf bulabilecek mi?..
Bir de müzikal boyunca duyulan replikler, kelimeler günlük hayatımızın paraleli sanki. İYAŞ’a yapılan zamlar, vergi yollu su tüketim yasası, rüşvet çarkı, kokuşmuş yıllardan İYAŞ ile kurtulan bir halk, ama sadece zengin insanlara hak tanınan bir hayat… Hepsinin temelde gelip dayandığı nokta ise ‘beka sorunu’. Ve bekası kurtulan sadece parası olanlar… Çünkü parası olmayanlar Sidikli Kasabası’na gönderiliyor.
Bu arada herkes Sidikli Kasabası’nı merak ediyor, nasıl neresi diye soruyor. Bir replikte ise, “Burası Sidikli Kasabası, biz zaten Sidikli Kasabası’ndayız” diyor. Yani ya korkutulan şeyi biz zaten yaşıyorsak…
‘Yasa var’ diye kural koyanlara “Ya yasa yanlışsa” diye sorgulatan ve devamında halk isyanını başlatan Bobby’nin “İhtiyacımız olan intikamdan fazlası” repliği…
Sidikli Kasabası, müzik, ses kalitesi anlamında elbette sorgulanabilir. Başroldeki Ceren Gündoğdu ve Mehmet Aykaç sesiyle ön plana çıksa da sözler bazen anlaşılamayabiliyor. Neticede, eğlenceli, sorgulayıcı, ağır ama neşeli bir konu ile farklı bir lezzet. Müzikal kuraklığı yaşayan bu coğrafyada Sidikli Kasabası seyredilmeye değer. Bu cesareti ve çabası için Sidikli Kasaba’sını tebrik etmek gerekiyor.