Devlet Bey’in 17-25 Aralık saati, Ferdi Tayfur’un şarkısı, el altındaki dosya, ‘Allah bize yeter’, görseli, Perinçek’in “38 tane hırsızlık dosyaları elimizde” demesi ülke gündemini epey meşgul ediyor. Dün farklı söylemler, döneklik yoluna girdi. Niye acaba?
Velhasıl, sebebi bilinmeyen acıların şifası olmaz. 17-25 Aralık yolsuzluk, sırlar, adaletsizlik, soygun, keyfi idare elbette tartışılır. Güç değişince, daha da gündeme gelir. Bunları aslında bilmeyen de yoktur, kapanması da zor. İşine gelene göre olaya ve zamana bakılır. Adalet, hukuk olsa problem yok. Asıl bu olaylar, 17-25 Aralık’la, AKP idaresini vesayetin altına soktu. Sivillik hikayesi bitti. Örtü, kimilerine yaradı, kimilerini yok etti.
İktidar kirli rejimin emrine girdi. Hukuk yok edildi; düzen kinin, nefretin, üretim yeri oldu. Ülke batmış, adaletsizlik olmuş, milletin ve ülkenin çıkarları yok edildi failleri belli ama korundu. Suretlerle, bu milleti aldatanların foyalarını ortaya çıkarttı. Liyakat yok edildi, kişisel çıkarlara alan açıldı. Gündem değişti. İktidarın kıblesi yön değiştirdi. İnanç unutuldu açığı, kirliliği olanların kıpırdayacak hali kalmadı. ‘Mücadelemiz refah, adalet, huzur, barış, yaşanabilir bir Türkiye olacaktır ‘diyenlerin, mecburiyetten pusulaları, yönleri, Kabe’si değişti. Muhafazakar demokratlık, inancın ve ideolojinin, siyasal alanına dönüştü. Yağma, ganimet düzeni kuruldu. ‘Siyasetimiz ezilenlerin yanında olacak, yolsuzluk, yoksulluk, yasakları kaldıracağız’ diyerek iktidara gelenler, içte ve dıştaki sömürü güçlerinin esiri oldu. Müesses nizamın emrine girdi. Siyaset sivillikten çıktı, kontrolü kirli güçlerin himayesine girdi. Sivil alanlar yok edildi.
Sonuç tek adam rejimi, kurumlar, kendine menfaat sağlayan bir din ve ideolojinin merkezine dönüştü, yok edildi. Ülke kaynakları yağmalandı, yargı siyasetin bağımlısı oldu. Ticaret ve kirliliklerin kurumları oldu. Mala çökmeler, borsalar, gizli ortaklıklar her alanı kapladı. Ülke desise pazarına döndü. Göç istilasının, mafyanın, karanlık güçlerin, esiri olunca, çıkmaz yolda, din ve ideoloji, kirli ilişkilerin örtüsü oldu. Tabi bu gidişat, algı, tekelleşmiş basın, bürokrasi, muhalefetin bilerek ve bilmeyerek desteği ile oldu. Güzel havalar, açgözlülük zayıf zihinleri bozdu. Köleler yaratıldı. Zevkle işledikleri günahların esiri oldular. Devlet imkanları ile idare toptan imhalara, cadı avlarına, hukuksuz fişlemelere, kontrolsüz güçlere, hizmet etti. Özgürlükler yok edildi. Sermaye el değiştirdi. Anadolu insanının, sömürü ülkelerinin aydınlanması, devletin izni ile yürüyen, eğitim kurumları yok edildi. Bu bir proje idi, kademe kademe uygulandı. Taşeronları görmeyen var mı?
İktidarın suçlarından dolayı esir alındığı bir dönem başladı. Bunun için bazen saat, bazen dosya, bazen 15 Temmuz, bazen türkü, skandallar çok şey hatırlatır. Bunu bilenler yeri ve zamanı gelince kullanır. Bizde arşiv unutmaz. Sırlar kaybolmaz. Rahmetli Erol Güngör Hocamız, hakikatler ve gerçeklerden sahtekarlar korkar, dağlar çok yüksek de olsa, yol yükseklerden de geçer derdi. Bunun için yönetime ‘dik dur eğilme’ sözleri raflarda kaldı. Davası çürük olanın, esir olması kolaydır. Davası güçlü olanın delile ihtiyacı yoktur. Asıl buna bakmak lazım. Böyle bir iktidarı şiddet, adaletsizlik, anayasa tanımama, kirli ilişkiler, ötekini yok etme düşüncesi ve uygulamasının altında yatan budur. İdama giden mahkuma hal hatır sorulmaz. İktidar, statü değişimi sonucunun hesabını, düşünüyor. Korku her şey yaptırır. Muhalefet bunları düşünsün. Aklın, bilimin, hukukun, demokrasinin rehberliğinde açık toplumun, düşmanları ile meşru isyan ahlakı ile yeni çarelerin yollarını, siyaset anlayışı hazırlığını yapmalıdır.
Rüzgar esmeden, sapla, saman ayırt edilmez. Riskler, zorluklarla, ülke için, insanlık için, fırsata çevrilebilir. Adalet hukuk devletine dönüşle sağlanır. Yaşanılabilir bir Türkiye özlemimiz, olur elbette. Ümit, kaybolmayan, yeşeren bir yoldur, namuslu ve ahlaklılar için.