21 Aralık 2024, Cumartesi

Bir Dilek Ekmekçi portresi… ‘Kimsesizler Mahallesi’nde bir kimsesiz kadın…

Kırmızı ruj sürüp, kürkle arz-ı endam etmediği için mi?

O asi, kısa saçlı ve kısa boylu, yalnız bir kadın… Bu yalnızlığına rağmen sesi fazla gür çıkan İstanbul Barosu’na bağlı bir kadın avukat. Arabulucu olmuş, arabulucu eğitimi vermiş. Mezun olduğu Galatasaray Üniversitesi’nde hukuk(Kriminoloji) dersi veren CV’si oldukça başarılı bir hukukçu doktor.

Bu kimliği ile geldiği noktada panellerde, söyleşilerde katılımcı olup hukuk alanında söz söyler, sağlam müvekkiller bulur, iyi de para kazanırdı. Hayatını yaşardı yani. Televizyonlara söyleşiler verirdi. Steril, sakin rahat bir hayat sürebilirdi. Ama görünen şu ki o bu yolu tercih etmedi. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ellerine, daha bebekken bir çocuk esirgeme yurduna bırakıldığında acıyla yoğrulacağı bir hayata başlamış. Acılarıyla “acı”mış bir kadın. Dolayısıyla derdi de kelimeleri de epey acı.

Dilek Ekmekçi’yle tanışmıyoruz. Onu, tutuklanmasından bir süre önce sosyal medyada gördüm. Kendi anlatımı ile “kimsesiz çocuklar için giriştiği mücadelesi” 1 Eylül 2024 itibarıyla hapishaneyle sonuçlandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla tutuklanıp Bakırköy Cezaevi’ne konulan Ekmekçi, 24 Ekim’de yapılan ilk duruşmaya getirilmedi. Hapishaneden SEGBİS ile bağlandığı duruşmada İstanbul Barosu’ndan onlarca meslektaşı da destek için hazır bulundu. Ekmekçi, mahkemede UYAP çalışmadığı için söylediklerinin aynen zapta geçirilmeyeceği endişesiyle savunma yapmayı kabul etmedi. Tartışmalı bir duruşma ortamından sonra İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti Ekmekçi’yi tahliye etti.

Son yıllarda sık sık rastlandığı üzere duruşma savcısı tahliyeye itiraz etti. Bunun üzerine İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin çıkardığı yakalama kararı sonrası tahliye olmadan tekrar gözaltına alınıp tutuklandı.

Akıl hastanesi muamması

Ekmekçi’nin tutuklu yargılandığı bu dava dışında ayrıca mücadele ettiği konuların başında “akıl hastanesine yatırılma kararı” geliyor. Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesi, hakaret dosyasında 3 hafta süreyle akıl hastanesinde gözlem altına alınmasına karar verdi. Ekmekçi’nin avukatı Murat Sadak, 3 Ekim 2024’te alınan bu karara karşı itiraz etti. İtirazı inceleyen Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesi, sanığın müdafisi hazır bulunmadan verildiği gerekçesiyle itirazı kabul etti ve söz konusu kararı hukuka aykırı bularak kaldırdı.

Ancak bundan sonra eski Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek’in şikayetçi olduğu bir soruşturma dosyası kapsamında Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği’nce 23 Ekim 2024’de yeni bir akıl hastanesinde 3 hafta süreyle gözlem altına alma kararı verildi.

Ekmekçi’nin avukatları hemen ertesi gün bu karara itiraz etti. İtirazı değerlendiren Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği, 30 Ekim tarihinde ret kararı verdi. Yani Ekmekçi hakkında 3 hafta süreyle akıl hastanesine yatırılması kararı kesinleşmiş oldu.

Ancak burada Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 31. Asliye Ceza Mahkemesi kararını kaldırmasının hemen ardından Sulh Ceza Hakimliği’nce yeni bir karar verilmesi dikkat çekiyor.Ekmekçi de avukatı aracılığıyla yayınladığı mektubunda bu noktaya işaret ediyor. Kendisinin akıl hastanesine gitmeyi kabul etmediği, hapishanede pasif direniş yapacağını duyurdu. Sonrasında açlık grevini de düşündüğünü belirtti.

Ekmekçi, belli siyasi mahallesi olan bir kadın değil. O, ‘kimsesizler mahallesi’nde elinden tutanların elini sıkıca tutup kendine iyi ,başarılı bir hayat kurabilmiş zeki bir kadın. Söylemlerine baktığımızda Atatürk Türkiye’sine bağlı. Ama biraz aykırı bir evlat. 29 Ekim’de avukatı aracılığıyla paylaşılan mektubunda, “Bugün Cumhuriyet Bayramı. Atatürk’ün ünlü sözüyle; “Cumhuriyet’in kimsesizlerin kimsesi olması gerektiği” inancıyla hareket ettiğim ve bunun için mücadele ettiğim için ve kendisi de hayata kimsesiz başlamış bir çocuk olarak bu kumpaslara maruz kalıyorum. Bu kumpaslara karşı gereğini ivedilikle yapmasını ve beni kimsesiz bırakmamasını yine Cumhuriyet’in kurumlarından bekliyorum.” diye yazmış.

Öyle ki, “Kimsesiz bir çocuk olarak kimsesizlere sahip çıkmaya çalıştığını ve 101’inci yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti devleti kurumlarından kendisine sahip çıkmasını” isteyecek kadar devletine bağlı yani. Ama sosyal medyaya, kamuoyuna baktığımızda ona sahip çıkan çok kimse göremiyoruz. En son dün İstanbul Barosu kurumsal olarak sahip çıkan, destek veren bir açıklama yayınlasa da özellikle ‘Atatürkçü, solcu’ camiadan hiç ses yok. Belki kırmızı ruj sürüp, kürküyle gözaltında arz-ı endam etmediği içindir, polis evi ararken rakı içtiğini söylemediği içindir. Bilemiyoruz… Ama şu kesin ki, ‘kimsesizler mahallesi’nde bir kimsesiz kadın o…

Köşe Yazıları

tümü

Gündem