10 Ocak 2025, Cuma

Bunlar nereye koşuyor?

​​

​1950’den beri ülkemiz siyasetinin içindeyiz. 2002’den itibaren uzun zaman, birbirine yakası açılmamış hakaretler yağdıran Sayın Devlet Bahçeli ile Sayın Tayyip Erdoğan’ı gördük. Buna rağmen, son dönemde de hükümet ortağı olarak bir arada olduklarını aynel yakin görüyoruz. Yani birbirlerine yaptıkları tüm hakaretler unutulmuşçasına, kuzu sarması gibi hükümeti sürdürmektedirler.

​Malum, Sayın Bahçeli’nin yaptığı hakaretler yenilir, yutulur gibi değildi. Buna rağmen Sayın Bahçeli’nin, Sayın Erdoğan’ın himayesine girdiğini görüyoruz. 1950’den son dönemlere kadar birbirine galiz hakaretler yağdıran genel başkanlar görmedik. Çünkü eski genel başkanlar siyaseti edep ölçüleri içinde icra ettiler. Birbirlerine asla hakaret etmediler, saygıda da kusur etmediler.

​Ne Menderes, ne Süleyman Demirel, ne Bülent Ecevit, ne Alparslan Türkeş, ne Necmettin Erbakan ve ne de Mesut Yılmaz, Tansu Çiller dönemleri içinde, hiçbir genel başkanın bu ikili kadar birbirine hakaret ettiği görülmemiştir. Adı geçen genel başkanlar konuşmalarında sayın ve muhteremsiz söz sarf etmemişlerdir. Ama siyasetin bu nezaket kurallarını, Bahçeli ve Erdoğan yerle bir etmiştir. Maalesef hakaret etmeyi marifet sayan bu iki genel başkanın, hâlâ bir arada hükümet etmeleri şaşılacak iştir. Maalesef bu ikili siyasi nezaketi bir tarafa iterek, sokak ağzı ile konuşmayı marifet saydılar. Milletimiz de bu horoz dövüşünü uzun müddet seyretti.

​Hemen belirtelim ki Sayın Bahçeli’nin, Sayın Tayyip Erdoğan’a karşı savurduğu hakaretler bir yana, her fırsatta millete de korku salan konuşmalar yaptığını görüyoruz. Buna rağmen Sayın Bahçeli’nin milletin hayrına bir konuşmasını, bunca zaman içinde görebilmiş değiliz. Her zaman, herkese, aba altından sopa gösteriyor.

​Ancak millete karşı göstermediği muhabbeti, ‘devletin bekası’ diyerek Apo’ya göstermesi şaşılacak bir durumdur. Nitekim gurubunda yaptığı konuşmada, Apo’ya seslenerek; ‘gel Meclis’te konuş, bu terör bitsin’ demiştir. Böylece 40.000 şehidimizin ruhunu taciz etmiştir. Sayın Bahçeli’nin, Apo’ya duyduğu muhabbetin benzeri, muhabbet duyduğu diğer birisi de Ahmet Türk’tür. Bu yakınlaşmanın arkasında ne var, cai sualdir.

​Sayın Bahçeli hem milliyetçiyim diyor hem de gerçek ülkücüleri partisinden uzaklaştırmaktan da geri durmuyor. Böylece siyasi dukalığını sürdürüyor. Sayın Bahçeli, tüm hakaretamiz konuşmalarına rağmen, hâlâ Sayın Erdoğan’ın koruması altındadır. Sayın Bahçeli’yi tatmin etmek için elden gelen kolaylıklar gösterilmektedir.

​Hatırlatmak isteriz ki, Sayın Bahçeli’nin MHP Genel Başkanlığına seçildiği günün akabinde ‘Bu Devlet Kime Devlet’ başlıklı bir makale yazdık. O zaman kendisini analiz ettik. Hesabi olduğunu ifade ettik. Şimdiki tavırlarıyla yanılmadığımızı görüyoruz. Yeniden soruyoruz: Bu Devlet Kime Devlet?

​Hemen belirtelim ki, siyasetin güzel bahçesinden bülbüller kovulunca, o bahçeyi ya gak gaklar ya da vakvaklar istila eder. Günümüzün siyasi manzarası da budur. Çünkü artık o beyefendi, nazik siyasetçileri göremiyoruz. O nezaket sahibi genel başkanları da artık göremiyoruz. Bunlara hasret kaldık. Zira onlar projeleriyle konuşuyorlardı ve öyle hatırlanıyorlar. Şimdikilerin hemen hemen tamamı da hakaretleriyle tanınıyorlar. Nereden nereye geldik, üzülüyoruz. Hâlâ bunların alkışlandığını gördükçe de şaşırıyoruz.

​Bu ikilinin ülkemizi selamete ulaştıramayacağı gün gibi açıktır. Çünkü Meclis’te kalabilmek için her türlü siyasi atraksiyona müracaat ettikleri müşahede ediliyor. Bunu sağlamak için akıl almaz çalışmaların içindedirler. Daha önce DEM Parti için söyledikleri kulaklarımızda küpedir. Bölücü, PKK uzantısı, terörü savunan bir parti olduğunu, bunlarla bir arada olamayacaklarını söyleyen Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan değil miydi?

​Sayın Erdoğan’ın konuşmasında; “Apo’yu hapisten çıkarmak, DEM partiyi de içine alarak, meydana gelecek olan zillet ittifakına nasip olur” dediğini dinledik ve izledik. Şimdi DEM parti ile birliktelik kurmak için, DEM partiye göz kırpan mevcut iktidar değil midir?

​Bunlar ülkenin selametine mi yoksa yeni bir Sevr Anlaşmasına benzer bir istikamete mi koşuyor? Akla takılan soru budur. Onu da göreceğiz. Malum: “Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu.” Neticede soruyoruz, bunlar nereye koşuyor?​

Rahman ve Rahim,

​Kadir ve Muktedir,

​Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz. ​

​Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47).

Köşe Yazıları

tümü

Gündem