21 Aralık 2024, Cumartesi

 CHP, Türkiye partisi (olabilir) mi?

CHP, geçmişten bu üne kadar birçok konuda olduğu gibi özellikle din ve inanca mesafeli ve soğuk yaklaşımları ve politikaları nedeniyle özellikle sağ cenah siyasi partileri ve seçmeni tarafından çok eleştirilmektedir. Bu yapılan eleştirilerde yer alan ve uzun geçmiş yılların biriktirdiği konular halen muhafazakar kamuoyunun zihninde canlı durmakla birlikte, özellikle Kılıçdaroğlu’nun CHP adına yaptığı özeleştirisi ve helalleşme anlayışı ve politikaları kapsamında yürüttüğü normalleşme çalışmalarıyla, söz konusu bu kitlenin dikkati çekilerek belli bir yumuşama sürecine de girildiği görülmeye başlanmıştı.

Bu yazıda, çok eskilere gitmeden son iki Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’in başında bulunduğu CHP’nin halen kamuoyunun hafızasında canlı olarak duran demokrasi ve hukuk alanlarında ortaya koydukları yaklaşımlar ve uyguladıkları politikalar yalın ve objektif bir gözleme tabi tutularak ortaya çıkan manzara evrensel değerler kapsamında analiz edilecektir.

Adalet Yürüyüşü, Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde çeşitli isimlerin ve grupların katılımıyla Ankara’dan İstanbul’a gerçekleşen bir sivil yürüyüştü. Ancak bu yürüyüş CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun yirmi beş yıl hapis cezası alması ve tutuklanması sonrasında başlatılmıştır. Ayrıca, bu yürüyüşün gerekçesi olarak, KHK uygulamalarında hükümet tarafından FETÖ mücadelesi kapsamının dışına çıkıldığı ve tüm muhaliflere de uygulanmaya başlanılması gösterilmiştir.

Adalet, ismi üzerinde kapsama alanı çok geniş hatta tüm varlığı içine alan nitelikte olması gerekir. Elbette bir parti taraftarlığı ve bir ideolojik sınırların çok ötesinde, herkesin herkese karşı adil olmasını gerektiren bir anlayıştır. Ancak Kılıçdaroğlu bu yürüyüşü kendi partisinden birisi tutuklanınca gibi bir darlık söz konusu olunca başlatmıştır. Yani o güne kadar özellikle 2016 Temmuz ayından itibaren binlerce insan KHK kapsamında devlet kademelerinden ihraç edilmiş ve hapislere atılırken aynı nitelikte bir “adalet” tepkisi vermemiştir.

 Yine Kılıçdaroğlu, 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonları sırasında ortaya çıkan ses kayıtlarının doğru ve gerçek olduğuna o günden bugüne ısrarla ve tam bir inançla CB Erdoğan’ı en ağır ifadelerle suçlamaya devam etmiştir. CB Erdoğan’ın kendisini mahkemeye vermesi dolayısıyla şu günlerde çıktığı hakim karşısında da yine aynı iddiaları aynı kararlılıkla ve en ağır ifadelerle kullanmaya devam ettiği görülmüştür. Ancak, bu operasyonları yapan polislerin operasyonlardan sonra “hükümete darbe teşebbüsü” yapmaktan tutuklanmış ve ağır cezalara çarptırılmış olmasını, o günden bugüne kendisi ile birlikte CHP grubu da görmezlikten gelmeye devam etmiştir. Dolayısı ile “17-25 Aralık yolsuzluk” olayını CB aleyhine sonuna kadar değerlendirip, polislerin niyet ve maksadını ve yaptıkları operasyonları CB ve mevcut hükümetin açık beyanı ile kendilerine karşı bir FETÖ “darbe teşebbüsü” olarak değerlendirmesine paralel durumda ve sessiz kalarak, yani bu pozisyonu ile Hükümetin darbe iddialarını zımnen desteklemek durumunda kalması ciddi ve açık bir mantık ve akıl kırılmasıdır. Bunun arkasında yatan nedenin “başka nedenler yoksa”, meselelere ideolojik darlıktan ve 85 milyonun içinde yer alan bazı sosyal grupları dışlayarak, onların hak ve hukukunu görmezden gelerek bakmanın ve hala mahallecilik, particilik elbette yandaşlık anlayışını aşamamış olmanın tezahürü olarak görmek gerekir.

 Yine FETÖ ile mücadele kapsamında o günlerden bu günlere, yüzlerce işyerlerine kayyum atanırken ve TMSF tarafından el konulurken KHK ile yüzbinlerce insan mağdur edilirken ülke yönetimine talip ülkeyi daha iyi idare edeceğini iddia eden bir ana muhalefet partisi CHP sesini çıkarmayarak yapılan bu hukuksuzlukları zımnen onaylamıştır. Ancak, içinde bulunduğumuz şu günlerde ve Özer Özel’in genel başkanlığı döneminde CHP’nin ve DEM Partisinin kazandığı belediye başkanlıklarına Hükümet tarafından kayyum atanmaya başlanınca “adalet, demokrasi, sivil darbe…” nidalarıyla bu uygulamalara karşı ortalığı inletmeye başlamaları da hukuk ve olaylara bakış perspektiflerinin darlığını ve evrensel değerlerden ne kadar yoksun olduğunun bir başka göstergesidir.

CHP, zaman zaman KHK uygulamasının hukuksuz olduğunu ve çok sayıda vatandaşın haksızlığa uğratıldıklarını dile getirmiş olsa da DEM Parti Milletvekili Ö. F. Gergerlioğlu’nun OHAL KHK’larının iptali ile ilgili TBMM’ne verdiği yasa teklifine AK Parti, MHP ve iyi Parti “hayır” oyu verirken CHP ise çekimser kalmıştır. Teklife DEM, Saadet, Deva ve Gelecek Partileri “evet” oyu vermiştir. CHP, KHK ve mağdur söyleminde samimi olmadığını reel durumla baş başa kalınca cumhur ittifakı yanında yer alabilmiştir.

 Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “özeleştiri ve helalleşme” açılımı ile CHP’nin ülkede mevcut diğer sosyal gruplarla barışma, özellikle dindar ve muhafazakar kitle ile diyalog arayışı, Özgür Özel’in genel başkanlığa getirilmesi ile durdurulmuş ve CHP adeta eski kodlarına geri döndürülmeye çalışıldığı izlenimi oluşturulmuştur.

Kasım 2024 ayı içinde Özgür Özel’in daveti ile MİT Başkanı CHP’ye bir brifing verdiği bilgisi basında paylaşılmıştır. Bu durumu Özgür Özel, CHP’ye FETÖ ve diğer terör örgütlerinin sızmalarını önlemeye karşı MİT’ten bilgi ve yardım alınacağı şeklinde açıklamıştır. Yani bunun anlamı CHP’ye üye olacak veya yetkili üst kurullarında görevlendirilecek kimseler için “adli sicil” kaydının yeterli görülmeyeceği bir de MİT’ten bilgi alınacağı buna göre görevlendirmeler yapılacağı CHP içinde böyle bir prosedür oluşturulacağı anlaşılmaktadır. Aynı Özgür Özel’in ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İBB Başkanlığına bilmem kaç yüz tane “terör örgütü” mensubu alındığını iddia etmesine karşılık; Bu insanlar devletin kurumlarından “adli sicil kaydı” getirerek işe girdiler, bu meşru ve hukuki bir işe alma yöntemidir… diye açıklamalarla kendilerini savunduklarını hatırlıyoruz. Ayrıca Özgür Özel, mevcut CHP kadroları içine bugüne kadar olması muhtemel sızmaları ortaya çıkarmak içinde MİT’ten rapor isteyecek midir? Hatta kendisi hakkında MİT’ten gelebilecek temiz raporundan emin midir? Şayet böyle bir şey yaparsa CHP kadrolarının yüzde kaçı için olumlu rapor alabilecektir? CHP ve Özgür Özel’e bunun benzeri daha birçok soru sorulabilir ve bu sorular birbirini kovalayabilir. CHP Genel Başkanının ve yönetiminin hangi mantıkla ve ne yapmak istediği kamuoyu tarafından gerçekten merak konusudur. Bir o kadarda CHP teşkilatlarının merak ettiği değerlendirilmektedir.

Elbette bu tür tutarsızlıklar, güne ve geleceğe hitap etmeyen, evrensel değerlerle bağdaşmayan ve ne yaptığını bilememek minvalinde, hatta Özgür Özel’in çok kısa bir süredir sürdürdüğü genel başkanlık görevi sürecinde CHP’ye mal olan daha çok sayıda olgularla doludur.

CHP’nin ve Özgür Özel’in çizdiği bu resim şu sıra %40’lara vardığı söylenen kararsız vatandaşı kucaklamaktan, onlara oy verebilecekleri bir alternatif parti, bir umut olmaktan çok uzak bir tablodur. CHP umut olabilseydi kararsızların oranı zaten bu kadar yükselir miydi? Maalesef CHP, AK Parti memnuniyetsizliğine karşı gerekli politikalar oluşturmadan, memnuniyetsiz vatandaşların kendilerine oy vereceğini düşünebilmesi gerçek ötesi hatta hayal ötesi irrasyonel bir kurgudur. Ciddi bir yanılgıdır ve hesapsızlıktır.

 Bir gözlemci ve ülkemizin tüm siyasi partilerinin başarılı olmasını isteyen birisi olarak, iktidar olmaya en yakın ve aynı zamanda Ana Muhalefet partisi olan başta CHP’nin politikalarını gözden geçirmesini. Dar alanlara ve çıkmaz sokaklara hapsolmamasını. Türkiye’nin bir bölümünün ideolojik partisi değil de 85 milyonun tümünü ve tüm sosyal kesimleri kapsayacak genişlikte politikalar üretmesini. Problemlerin çözümünde evrensel nitelikte hak, hukuk, adalet, özgürlük, eşitlik, inançlara saygı temelinde bir bakış açısıyla hareket etmesini dileriz.

 Daha çok CHP özelinde yazdığımız bu yazıdaki eleştirilerimiz, aynısıyla veya benzerleriyle diğer siyasi partilerimiz için de söz konusudur. Elbette diğer tüm partilerimizin de öz eleştirilerini objektif olarak yapmalarını dileriz. Ayrıca kendileriyle ilgili dışardan yapılan haklı eleştirilerden de faydalanmalarını bekleriz.

 Bu satırların yazarı olarak CHP için yaptığımız iyi dileklerimizi ve temennilerimizi, elbette aynı şekilde uzun süredir iktidarda olan AKP ve MHP ortaklığının önerilen perspektifte kendilerini gözden geçirerek yenilenmelerini, aynı şekilde İYİ P, DEM P, DEVA, GELECEK, SAADET, Y. REFAH, MERKEZ, SES, LİBERAL… ve ismini sayamayacağımız kadar çokluktaki diğer tüm partilerimiz için de samimiyetle tavsiye ettiğimizi bu vesile ile dile getirmek isteriz.

Köşe Yazıları

tümü

Gündem