Türk tarihinde, saltanattan ve hanedanlıktan Cumhuriyete geliş sürecinin temel taşlarına bakacak olursak; Tanzimat Fermanı(1839), Islahat Fermanı(1856) Abdülaziz Fermanı(1860) Birinci(1876-1878) ve İkinci Meşrutiyet (Kanuni Esasi)(1908-1920) yönetimlerine geçişleri bu süreçte önemli dönüm noktaları olarak sayabiliriz. 1921 Anayasası diye ifade edilen metin, gerçekte Kanuni esasinin revize edilmesidir. Nihayet 29 Ekim 1923 tarihi Cumhuriyetin ilanı ile Ülkenin yönetimi yeni rejimine kavuşmuş, 1924 yılında da yeni anayasa yapılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar aslında Osmanlı İmparatorluğu‘nda padişah yetkilerinin kısıtlanarak, bu yetkilerin meclise ve hükümete aktarılması, insan haklarının genişletilmesi süreçlerinin safha safha geliştirildiği dönemlere kısaca değinilmişti. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet’in ilanı ile Saltanat/Padişahlık ve hanedanlık kaldırılmış yerine Atatürk ve arkadaşları tarafından Cumhuriyet ilan edilmiştir. Cumhuriyet rejimi, yönetimde Cumhurbaşkanı dahil Milletvekilleri ve mahalli idareciler halkın doğrudan veya dolaylı tercihleriyle yapılan seçimlerle işbaşına gelmesi öngörüyordu.
Cumhuriyetin ilanından bugüne 101 yıl geçmiş bulunuyor. Cumhuriyetin 101’nci yıl dönümü vesilesi ile ifade etmek gerekir ki; Cumhuriyet ve demokratik yönetim sayesindedir ki, bir balıkçının çocuğu Erdoğan, bir tornacının çocuğu Gül, bir çiftçinin çocuğu Demirel, bir memurun çocuğu Özal, Erbakan, Türkeş, Çiller, Sezer, Bahçeli, bir işçinin çocuğu Baykal. Kılıçdaroğlu, vs., dolayısıyla halkın yani sıradan insanların çocukları başbakan ve cumhurbaşkanları olabilmiştir.
Bu anlamda Türkiye’nin demokratik hayatında ve yönetiminde yer alan CHP, DP, AP, DYP, MHP, ANAP, AK Parti, RP, BBP, Saadet P, Vatan Partisi vb. partiler vasıtası ile daha birçok siyasetçi ve yetişmiş insan kaynakları tarafından ülkemize değerli hizmetler yapılmıştır.
Bu vesileyle ülkeye daha iyi hizmet ve Türkiye’yi daha iyi yapma iddiasıyla yola çıkan yeni siyasi partiler ve yeni siyasi aktörlerinde bu hizmet yarışında kendilerine yer açarak ülkeye hizmet imkanı bulacakları umulmaktadır.
Cumhuriyet ve demokrasi, insanoğlunun uzun zamanda özenle biriktirdiği ve geliştirdiği yönetim biçimdir. Ayrıca önemle belirtmek gerekir ki, demokratik yönetimin esaslarından olan istişare, ehliyet, adalet, hürriyet, rey(katılımcılık) gibi prensipler, İslam dininin bir yönetimde olmasını gerekli gördüğü ilkelere de en uygun prensiplerdir.
Bu vesile ile ülkemizi Cumhuriyet’e kavuşturan ve demokratik yönetimin yolunu açan Atatürk ve arkadaşlarını minnet ve saygıyla anıyoruz. Bu demokratik düzeni ve ülke bütünlüğünü korumak konusunda mücadele veren, iç güvenlik ve teröristle mücadelede şehit ve gazi olanlarımızı rahmet ve minnetle anıyoruz.
Bununla birlikte, kanunlar ve kurallar rejimi olan Cumhuriyet ve demokrasi maalesef ülkemizde tüm kural ve kaideleri bugüne kadar işletilememiş, birçok defa kesintiye uğratılmıştır. Maalesef halk nezdinde de demokratik bilinç yeterli düzeyde oluşmamış ve bir kültür haline ge-tiri-lememiştir.
Bu anlamda, ülkemizin Cumhuriyet ve demokrasi sürecinde, siyasi parti liderlerinin demokrasi ve çağdaş düşüncenin hilafına kişiliklerinin tabu haline ge-tiri-lmesi, etnik, inanç, mezhep, parti ve çeşitli mensubiyet ve taraftarlık anlayışlarının büyük bir oranda “kolay oy alma adına” demokrasi aktörleri! tarafından canlı tutulması, cumhuriyet ve demokrasinin yerleşmesi ve toplumsal bir ortak payda ve kültür haline gelmesinin önünde, maalesef en büyük engelleyici handikap niteliğinde olgular olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizdeki bu handikapların varlığı, Cumhuriyet ve demokratik yönetim sisteminin değersizliğinden ve yetersizliğinden olmayıp, cumhuriyetin öngördüğü eşit yurttaş prensibine saygılı olmayan ve kendileri için yeterli görmeyen eskiden beri var olan ve sonradan türeyen çeşitli oligar ve oligarşik çevrelerin, demokratik sistemi suiistimal etmelerinden kaynaklanmaktadır.
Her şeye rağmen yani ülkemizde Cumhuriyet ve demokratik yönetimin önündeki çeşitli engellere ve engellemelere rağmen, bu sistemin kıymetli ve değerli olduğunu 101’nci yıl dönümünde geniş halk çoğunluğu olarak bir kere daha yad ediyoruz.
Günümüzün yurttaşları olarak, cumhuriyetin değerini ve kıymetini bilmenin ve önündeki engellere karşı mücadele etmenin, başta evrensel hukuk ve insan hakları bakış açısıyla eksikliklerinin gözden geçirilmesi ve giderilmesi konusunda çaba sarf etmenin çok değerli bir erdem ve bir yurttaş vazifesi olduğunu hatırda tutuyor ve çevremize de hatırlatmak istiyoruz.