Uzun bir zamandan beri Ortadoğu’da her türlü katliam ve soykırım gerçekleşmekte ve elan da bütün hızıyla devam etmektedir. Her ne kadar bu acımasız katliamlar ülkemizin sınırları dışında cereyan ediyorsa da ölenlerin kahir ekseriyeti Müslümanlar ve Müslüman ülkelerde yaşayanlardır. Ayrıca bu görüntüler aldatıcıdır, zira hedef ülkemizdir.
Malum İslam ülkeleri içinde en son dizayn edilecek ülke Türkiye’mizdir.Bugün bunun en dikkat çekici örneği, güney hududumuzun hemen yanı başında yerleştirilmek istenen YPG’dir. Yani ikinci bir İsrail devleti kurulmak istenmektedir. Neticede ABD’nin arzuladığı düzenlemelerin realize edilmesidir.Bunu temin için de NATO ve müttefikimiz olduğunu söyleyen ABD, bütün gücü ile Gazze’yi bahane ederek, Akdeniz’e deniz ve hava gücünü yerleştirmiş durumdadır. Müdahale için bahaneler aramaktadır.
Nitekim bir Yahudi olan ABD Başkanı Biden; “Türkiye bizim için bir tehlikedir” diyerek, Türkiye’yi hedefe aldığını, böylece aba altından sopa gösterdiğini anlıyoruz. Bu isteğinin realize edebilmesi için de İsrail ile Gazze arasındaki boğuşmayı körüklemekte ve Türkiye’nin yanlış bir adım atmasını sabırla beklemektedir.
ABD 1974 Kıbrıs Barış Harekâtını önlemek için, o zaman 6. Filo ile ülkemizi tehdit etmiş, buna rağmen Milli Görüş şahlanarak, Kıbrıs huzura kavuşturulmuştur. Derler ya; “Ayıdan post, gâvurdan dost olmaz.” Ayrıca Hz. Mevlana’nın dediği gibi; “Dost ise düşünme ver ömrünü gitsin. Dost değilse hiç bekletme, yol ver gitsin.” Tabii ki bunun başarılabilmesi, bilgi, birikim ister, cahillerin yapabileceği bir iş değildir.
Malum vatan bahis konusu ise diğer her şey teferruattır. Çünkü vatan acısı, yürek sızısıdır. Bunu da ancak vatanseverler anlar.Buna rağmen, her konuda, en azından yöneticilerimiz soğukkanlılıkla hareket etmelidir. Yanlış karar vermemeleri içinde iyi niyetle dua etmekteyiz. Onun için devlet aklı kullanılarak, rahatsız edici düşmanlara karşı gerekli tedbirler gecikmeksizin alınmalıdır. Çünkü bunların derdi ne Lübnan ne Irak ne de Suriye’dir. Bunların asıl amacı öncelikle nükleer güce sahip İran’dır.
Şimdilik İsrail ile İran’ı komşu haline getirmek, ondan sonra da Türkiye ile karşı karşıya getirmektir. Uzun yıllar düşman olarak gördüğümüz Rusya’nın Ortadoğu’daki varlığı olmasa, batı ülkelerinin, NATO’nun ve ABD’nin işi kolaylaşacaktır. Ama bu güçler bugün için aleni bir mücadele yerine, karanlık bir yol izlemektedirler. Bunlar bizim sinir uçlarımızla oynamaktadırlar.
Ayrıca güney sınırlarımıza yakın bölgelerde teröristlerle birlikte hareket edilmektedir. Bunun arkasında da ABD, İngiltere ve Fransa vardır. Böylece Türkiye sinir bozucu bir şekilde tahrik edilmektedir. Bu konuyu sezen Rusya Devlet Başkanı Putin; “Allah Türk yönetimine akıl versin” diyebilmektedir.
ABD’nin derdi sadece İsrail’in emniyetini sağlamak değil, aynı zamanda Ortadoğu’da tek söz sahibi olmaktır. Böylece dünyaya hâkim olmak arzusundadır. ABD’nin Ortadoğu’daki hedeflerini anlamak için bunların ne olduğunun bilinmesi gerekir.
ABD’nin asıl hedeflerine gelince, gördüğümüz durum ve ABD hedefleri son derece şaşırtıcıdır. Şöyle ki:
1-Önce Ortadoğu Bölgesinde İsrail’in güvenliğini sağlamak.
2-Bu bölgede var olduğu kabul edilen imha silahlarının dağılımını önlemek.
3- Bu bölgede bulunan enerji kaynaklarını batıya düzgün bir şekilde aktarmak.
4- Görünüşte kısmen de olsa terörizmle mücadele etmek.
5- Bölgede herhangi bir egemen gücün hâkim olmasını engellemek. Şimdi de tüm askeri gücü ile İsrail’i desteklemektedir. Böylece Ortadoğu’da tek güç olduğunu vurgulamaktadır.
Nitekim George W. Bush geçmişte yaptığı bir konuşmada; “Ortadoğu istibdadın, ümitsizliğin ve nefretin hüküm sürdüğü bir yer olarak kaldığı sürece, Amerika’nın ve dostlarımızın güvenliğini tehdit edecek hareketler ve kişiler üretmeyi sürdürecektir” demiştir. Yoksa ABD’nin demokrasi, insan hakları vs umurunda değildir.
Ayrıca George W. Bush ile Recep Tayyip Erdoğan Ocak 2004’de bir araya geldiklerinde, Büyük Ortadoğu Projesi gündem konusu olmuştur. Bunun üzerine George W. Bush, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a: “Büyük Ortadoğu Projesi‘nin, Ortadoğu Bölgesinde barış ve demokrasiyi hedeflediğini, böylece bölge ülkelerine refah getireceğini, onun için Türkiye’nin bu projeyi desteklemesi gerektiğini” beyan etmiştir. Bu beyan Recep Tayyip Erdoğan tarafından da kabullenilmiştir. Ayrıca ‘Türkiye’nin laik, demokratik, hukuk devleti olması hasebiyle İslam ülkelerine model olabileceği ifadesi’ ile Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı manipüle etmiştir.
Bu görüşmeden sonra Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Washington ziyaretinde ‘Amerikan Girişim Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada, ABD’nin geniş Ortadoğu stratejisini kabul etmiş, ayrıca Bush yönetimine önerilerde bulunmuştur. Şöyle ki:
• Geniş Ortadoğu kavramının içine Kafkasları da almak gerekir.
• Gürcistan’da başlayan demokratikleşme sürecini geniş Ortadoğu’ya yaymak gerekir.
• Türkiye bu konuda rol almalıdır.
Bu tekliflerde bulunmuş ama dikkate alınmamıştır. Ancak Büyük Ortadoğu Projesinin ‘Eşgüdüm Başkanı’ olmuştur. Ayrıca cesaret ödülünü de hak etmiştir.
Onun için kendisine göre başarılı bu çalışmaları sonucunda, ABD ile kurulan dostluğun hatırına Gazze’ye gerekli destek verilememiş, fakat milleti manipüle etmek için mitingler düzenlenmiştir. Üstelik yapılan bu mitinglere, utanmadan merhum Erbakan hocamızın oğlu da katılarak, babasının kemiklerini sızlatmıştır. Ondan sonra da utanıp, sıkılmadan Milli Görüşçü olduğunu söyleyebilmektedir. Bunun Milli Görüşçülüğü Yahudi mağazasındaki ‘Besmele’ye benzer. Çünkü Yahudi ‘Besmele’yi inandığı için değil, Müslüman tüccara şirin görünmek için asmıştır.
“İçimizdeki bir takım beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi helak edecek misin (Allah’ım)” (A’râf/155)Rahman ve Rahim,Kadir ve Muktedir,Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47)