21 Aralık 2024, Cumartesi

Konuşmak çözüm olsa!

“Ne kalem yazabildi halimizi,

Ne de cümleler anladı bizi,

Ünlem şaşkın, virgül eğri,

Bir noktaya gizledik dertlerimizi” diyor Cemal Süreya.

Sn Bülent Arınç “Narin olayında “Sodom ve Gomore” olayına dikkat çekiyor. Cahiliye dönemindeki rezillikleri hatırlatıyor. Aslında bugüne bakarsak, sadece Narin olayı değil ki, ülkeyi Sodom ve Gomore’ye çeviren bu iktidar, cahiliye devrini aratmıyor mu? Bunun sorumluları da kendileri değil mi? Bu kadar adaletsizlikler, cezaevlerindeki tecavüzler, cinayetler, işkenceler, kaybolan çocuklar, okula gidemeyen yavrularımız, mafya düzeni, soygunlar, ticari ilişkiler, uyuşturucu ile yok edilen gençler, sığınmacı istilası, kadın cinayetleri, fuhuşlar, her kötülük, konuşulurken, makam ortaklarının fısıldamaları bunları, Tanrı’nın gazabından kurtaracak mı? Asıl bunun sorumluları, bunların hesabını, bu dünyada bağımsız yargıda, güç ellerinden gidince, görmeleri gerekir.

Sodom ve Gomore’den, bugün ülkedeki mirasınızın, farkı ne acaba? Lût Peygamberi, İbrahim Peygamberi hatırlatırken, o dönemin benzer toplumunu oluşturan, şu anki “sorunlu sorumlular” kimler? Yazık, kaskolu siyasetçiler, makam, koku arar oldular. Bugünü değil, gelecek çıkar ve menfaatlerine bakacak oldular. Kuytu yerlerde konuşurlar, kimse duymasın diye, reislerine de ben şunu demek istedim derler. Yüz ifadeleri, bunu yansıtır bunlarda.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde, bu türlerin cevabına bakarsanız, bunu görürsünüz. Kutsal öğütleri, ideolojileri, kirliliğin örtüsü yapanlar, bunu alışkanlık haline getirdiler. Keyfilik, yasallığı yok ederse, ortada devlet nizamı kalır mı? Devlet adaletten saparsa, orada her kötülük olur. Ahlaksızların dilinde ahlak, adaletsizlerin dilinde, adalet olmayla, bu işler düzene girmiyor. Bu güzelim ülkeyi, desise pazarına çevirenler, bir gün hesabını vereceklerdir elbet.

Yakup Kadri’nin, Kurtuluş Savaşını işleyen “Sodom ve Gomore” romanındaki aktörlerin nasıl çıkar için rol aldıklarını anlatır. İstanbul’da, Anadolu’da yaşanan olayların karakterlerini güzel ifade eder. Çöküşün getirdiği ve çürümenin nasıl ülkeyi perişan ettiğini anlatır. Anadolu ve İstanbul’da ki çöküşün ve getirdiği çarpık ilişkileri, ortaya koyar. İnanç kitaplarında geçen kirliliği, çöküşün ve ahlaksızlığın yok ettiği insanlığın dramını ele alır.

Bugün, bunları bu toplum yaşamıyor mu? Cahiliye döneminden ne farkı var. Siyasetin simsarları iktidarıyla, muhalefetiyle bunları görmüyor mu? Siyaset, mafya, devlet imkanları gücü, birlikteliğini görmeyen var mı? Ülkede güven kaldı mı? Yapılan kamuoyu araştırmalarında, ülkede güven veren kurum kalmadı. Utanma duygularını yitirmişlerden, adaletsizlerden, adil yönetim beklenir mi?

Ali Bulaç, yıllar önce “Ak Parti’nin bu ülkeye verdiği zarar, Cumhuriyet döneminde görülmedi” ifadesi yanlış mı? Siyasetin vicdanlı görünen, suretle aldatanların, zihin bozukluları, bunları bildikleri ve gördükleri halde, hak mücadelesinde, acaba hangi kusur ve açıkları, korkuları, bunları durduruyor, merak konusu? Sultanın imkanları mı engel acaba? Ali’nin sözleri iyi de, Muaviye’nin ekmeği güzel çıkarı mı acaba?

Yazık çürüttünüz hayatları, insanca yaşamayı! Ölüm sizlere yok mu? Bu dünya bir penceredir, gelen bakar, göçer gider, size bir ibret vermiyor mu? İstiflediğiniz haram servetler, Narin’leri, cezaevlerindeki işkenceleri, tecavüzleri kurtaracak mı? Bunlara niçin körsünüz, sağırsınız? Aklı, bilimi, modern ve yasal yönetimi bırakıp işinize gelince din, iman, Allah, kitap, vatan, bayrak, beka söylemleriniz nereye kadar?

Düzen sizlere yarıyor, mazluma yaramıyor sayenizde. KHK ile yok ettiğiniz liyakatli ve ahlaklı insanların ahı sizleri çarpmayacak mı? Darbelerle, sırlarla yok edilen, sırları kapatan, kirli düzenden ne zaman hukuk düzenine geçeceğiz? Konuşmakla bunlar düzelir mi? İnsan olmak sorumluluğu, yaşanabilir bir Türkiye’nin inşasıdır. İnsan olarak, insanca yaşayıp, ötekini yaşatmadır. Akılla, bilimle, hukuk ve demokrasi ile ülkeyi refaha götürmektir. Adalet bunu gerektirir

Köşe Yazıları

tümü

Gündem