Kürsü kelimesi Arapçadan Türkçe’mize geçmiştir. Arapçaya da başka dillerden geçtiği, tarihin değişik dönemlerinde Ortadoğu medeniyetlerinde kullanıldığı ve tüm dönemlerde aynı anlamlarda kullanılan canlı bir kelime ve kavram olduğu anlaşılmaktadır. Bugün kullandığımız yaşayan Türkçede en yalın ve basit haliyle “Kalabalığa karşı konuşma yapanların önünde bulunan yüksekçe yer..” anlamına gelir. “Koltuk, sandalye, makam” anlamına geldiği ve bu anlamlarda da kullanıldığı görülmektedir.
Bu kapsamda, öğretmen kürsüsü, üniversitelerde kürsü başkanı, Cami kürsüsü, bir hatibin konuşma yaptığı kürsü gibi aşağı yukarı aynı fonksiyonların icra edildiği örnekleri çoğaltmamız mümkün. Bazen kürsü yerine masa kelimesinin de kullanıldığı görülmektedir. Ortadoğu masası, Balkanlar masası, Rusya masası gibi.
Birde kutsal kitap Kur’an’ın birçok ayetinde Kürsü kavramı geçmektedir. Bu kavrama anlam veren Kur’an meal ve yorumcularının ortak kanaati “kürsüden maksat Allahın hükümranlığıdır ve hükümranlığının sınırının olmaması, hiçbir şeyin O’nun hükümranlığı dışında kalmaması veya tüm varlığı içine alacak şekilde genişliği.” Anlaşılmaktadır şeklindedir.
Kainat kitabı dediğimiz varlık aleminin fizik kanunları gibi, insan ve insan topluluğunun da tabi olduğu sosyal kanunlar söz konusudur. Biz bu disiplinleri başta ilahi bilgi kaynağımız Kur’an’ın lafzi okumalarında görüyoruz. Bu lafzi pencereden gördüklerimizin izdüşümünü varlık alemi(kainat kitabı)nın içinde ve işleyişinde de görüyoruz.
Kürsü köşesinde yazacağımız yazılarda, söyleyeceğimiz sözlerde, edeceğimiz beyanlarda, Allah’ın hükümranlığı içinde olan varlık aleminde yani kainat kitabında işleyen adalet, düzen, disiplin, ahenk ne ise o tablonun bizim idrakimizde hasıl ettiği anlamlar ile insan iradesinin ve vicdan-sızlığı-nın insanı savurmasıyla ortaya çıkan negatif mesafesinin içinde bulunanları objektif bir gözle teşhis ve tespit etmeye yönelik gayretlerimiz olacaktır. Ayrıca kainatta işleyen düzene gösterilmesi gereken uyum ve ahengin kıymetine, uyumsuzluğun başı bozukluğun mahsurlarına dikkat çekilecektir.
Kürsü kelimesinin yukarıda değinilen anlam ve kavramları ışığında, bir misyon sorumluluğunu alma gayreti içinde, ancak elbette bir insan olarak benim irade ve ihata alanım ne kadarsa o kadar alanda insan, toplum, ülke ve dünya konularında belli aralıklarla (haftada bir)da olsa bir köşe yazısı yazma, tabir caiz ise bir “Kürsü sorumluluğu” almış bulunmaktayım.
“Kürsü Sorumluluğu” diyorum, çünkü yazı yazma, söz beyan etme, sözünüzün insanlar tarafından duyulması ve okunması, onların zihninde ve vicdanında oluşturduğu anlam, bu anlamın eyleme dönüşmesi gibi birbirini tetikleyen süreçlerin ilkini ben ve okuyucularım birlikte burada başlatmış olacağız. Bu sorumluluk, elbette yanlış bir başlangıçla yanlışlardan oluşan zincirleme yanlış etkileşimlerin dünyada ve ahirette ne anlama geldiğinin bilinci ile daha dikkatli ve hassas olmayı ve hareket etmeyi gerektirir.
Elbette yazacağımız bir biz sözün ifade edeceğimiz bir beyanın dayandığı çok sağlam esasları, sağlam kaideleri ve sistematiği olacaktır. “Kürsü Sorumluluğu” ilk önce bunu gerektirir. İrademizin ve zihnimizin şavkına vuran esintiler, yani yazı yazma ve söz söylemede kılavuzluğuna başvuracağımız en önemli rehber kaynak ilahi mesajların şaşmaz doğruluğu ve ölçüleri ile insanlığın uzun bir zaman boyutunda değişik tecrübelerle elde ettiği evrensel değerler olacaktır.
Kürsü Sorumluluğu köşesinde her ne kadar içinde bulunulan dönemsel ve daha çok günlük konularda yazı yazacağız. Bu konularda yanılma yanlış yapma payının yüksekliği de doğal olarak ortada olsa da, ifade ettiğimiz rehber kaynakların kılavuzluğu ve sürekli bu kılavuzluğu hatırda tutarak yazmayı prensip edinmenin, bu olası yanılma ve yanlışları minimize edebileceğine inanıyoruz
Peki inanan bir insan için küçükte olsa bu olabilecek yanlışların dünya ve ahiretteki ağır sorumluluğuna ortadayken neden bildiklerini ve tefekkür dünyasını yazmak konuşmak beyanda bulunmak ve yayınlamak durumundadır. Allah, insanı hayırlı şeyleri beyan etmekle, yazıya ve söze dökmekle sorumlu tutmuştur. Yaşadığı zamanda yaşadığı alemi müşahede etmekle, yaşadıklarına gördüklerine bi hakkın şahitlik etmekle, yaradılış gayesinin dışına çıkanlara, düzeni, ahengi ve adaleti bozanlara, disiplinsizlik ve bozgunculuk yapanlara karşı mücadele etmekle sorumlu tutmuştur. Bu sorumluluk vazifesi ile ilgili çok kuvvetli referanslar Kur’anda vardır. İnsandaki bu sorumluluk duygusu İlahi referanstan bağımsız bile olsa, fıtraten ve sonradan edindiği değerler nedeniyle de ortaya çıkmaktadır. İster ilahi kaynaktan beslensin ister beslenmesin insan olarak idrakimizde, kendimizle ve dış dünyayla ilgili bir sorumluluk bir vazife duygusu tabi olarak oluşmakta ve bu duygu bizi sorumluluk almaya sevk etmektedir.
Ben Haşim EFE olarak yazacağım köşenin ismini “Kürsü Sorumluluğu” olarak seçmemden kinaye, bu paylaşım ve iletişim platformunun isminin de www.kursutv.com olmasıdır. Şimdilik bu “Kürsü Sorumluluğu” köşesinde haftada bir yazmayı düşünüyorum. Ele alacağım konular üzerinde, konunun bir önceki durumunu, mevcut durumunu, yakın ve uzak gelecekteki durumunu, durum süreçlerini etkileyen dinamikleri, değişkenleri, konunun alabileceği yeni boyutları, çözüm hal tarzlarını enine boyuna ve derinliğine, eskilerin tabiri ile “ariz ve amik” olarak bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmeler yapmayı hedefliyorum.
“Kürsü Sorumluluğu” köşesinden yayın dünyasının üyesi www.kursutv.com ailesine ve “Merkez Türkiye’ye” merhaba diyorum.