Zamanında yazanlar yazmış, çizenler çizmiş, şairler de edebi anlayış içinde mısralarını, beyitlerini kaleme almış ve bizim ibret almamızı sağlamaya çalışmışlar. Bize edebi ölçüler içinde, söylemek istediklerini emanet olarak bırakmışlar.
Yümnî (Emin) der ki;
İstersen eğer mazhar-ı eltaf-ı Hak olmak
Daim hazer et fâsık olan ehl-i riyâdan
Yani, Cenabı Hakk’ın sonsuz nimetlerine mazhar olmak istersen, sapık, isyankâr ve ikiyüzlü insanlardan daima sakın ve uzaklaş. Çünkü bu gibiler batıla hizmet eder, insanları haktan uzaklaştırır.
Receb Vahyî beyan eder ki;
İdrâk-i nefse eylemeyen bezl-i ictihad
Kâbil midir ki anlayabilsin Hudâ nedir
Yani, kendi nefsini öğrenmeye çalışmayanın, Allah’ı öğrenmesine imkân var mıdır? İnsan nefsine dönmeli ve nefsindeki faziletleri ikmal etmelidir.
Adanalı Ziyâ der ki;
Medarım kalmasa sehm-i gam-i cangâhdan başka
Cihanda minnet etmem kimseye Allah’tan başka
Yani, şu ölümlü dünyada, canımı üzüp, eriten kederden başka bir nasibim, sermayem kalmasa, gene de Allah’tan başka kimseye minnet etmem. Çünkü Allah’tan ümit kesilmez. Zira O, ikram sahibidir.
Tevfik Fikret der ki;
Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma;
Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma!
Keza der ki;
İnsanlığı pâmâl eden alçaklığı yık, ez;
Billâh yaşamak yerde sürüklenmeye değmez.
Tâhirü’l Mevlevî beyan ediyor ki;
Merd-i kâmil eylemez takbil-î zeyl-i ehl-i câh
Ab-ı ruyu çünkü insaniyetin pâmâl olur.
Ey terakki isteyen dünyada sen zannetme kim
El etek öpmekle insan nâil-i âmâl olur.
Yani, olgun bir insan, mevki sahiplerinin eteğini asla öpmez; zira böyle bir hareketin yüzsuyu dökmekten başka bir şey olmadığını bilir. Ey terakki etmek, yükselmek isteyen insanlar! Emellerinize nail olmak için el, etek öpmenin şart olduğunu zannetmeyiniz. Yola çıkmak kulun görevi, takdir Allah’a aittir.
Mehmet Akif der ki;
Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı Hak
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak
Keza der ki;
İmandır o cevher ki, İlâhî ne büyüktür
İmansız olan paslı yürek sînede yüktür.
Buyruluyor ki; “Ey iman edenler, iman ediniz.” (Nisâ/136) Çıkar yol budur.
Behçet (Ahmed) der ki;
Düştü derde münkir-i gaddâra burhan gösteren
Buldu rahat kendini nâdâna nâdân gösteren
Yani, haksızlık eden ve her şeyi inkâra kalkışanlara karşı, uzun uzun deliller ve belgeler göstermeye kalkan insan, başına dert almış demektir. Böyle bir cahile karşı sen de cahil imiş gibi görünebilirsen, işte o zaman rahat edersin. Onun için ‘cahil ile etme sohbet’ derler.
Ziya Paşa der ki;
İdrak-i maâlî bu küçük akla gerekmez
Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez
Bu kâinatın ilahi sırlarla dolu olan yaratılış sebeplerini, var oluş sebeplerini, var oluş hikmetlerini öğrenmeye kalkmak ve bunları aklımızla çözmeye çalışmak boşunadır. Çünkü bizim akıl terazimiz o kadar ağırlığı çekemez. Herkes haddini bilmelidir.
Keza Ziya Paşa der ki;
En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun
Sen herkesi kör, âlem-i sersem mi sanırsın?
Sen kendini bu dünya için çok lüzumlu biri mi sanıyorsun? Bir bakarsın, en ummadığın insan, içindeki bütün sırları keşfediverir. Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanıyorsun?
Yine Ziya Paşa der ki;
Ey mürtekib-i hâr, bu ne zillet ki çekersin,
Birkaç kuruşa müddet-i ömrünce hacâlet!
Yani, ey rüşvetçi eşek, bu ne alçaklık ki, birkaç kuruş için ömrün boyu utanç çekersin. Allah rüşvet vereni de, rüşvet alanı da zem etmektedir. Ne yazık ki günümüzde rüşvet alanlar var, onları maalesef yöneticilerin gözleri görmüyor.
Ziya Paşa yine der ki;
Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünya,
Dünya sana mahsus u müsellem mi sanırsın?
Ey dünyanın geçici nimet ve devletiyle iftihar eden ve övünen! Dünyanın sana tahsis ve teslim edildiğini mi sanıyorsun? Böylece kendini avutuyorsun. Unutma ki; “Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe/15)
Ziya Paşa ile devam edelim, diyor ki;
Afv ile mübeşşer midir ashâb-ı merâtib
Kânûn-i cezâ âcize mi has demektir
Makam ve rütbe sahipleri afla mı müjdelenmişlerdir? Ceza kanunu sadece acizler için mi geçerlidir? Elbette hayır, herkes fiilinden sorumlu tutulacaktır.
Yine Ziya Paşa der ki;
Milyonla çalan mesned-i vâlâda ser-efraz,
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir!
(Yani) milyonla çalan izzet makamında (günümüzde olduğu gibi), başlar üstündedir. Birkaç kuruşu çalan ise kürek cezasına çarptırılır. Bu, adaletin yokluğudur. Onun için Allah buyuruyor ki; “Nankörlerin yeryüzünde (Allah’ı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların varacağı yer ateştir. (Orası) ne kötü bir gidiş yeridir.” (Nûr/57)
Sonuç olarak Vasıf Enderûnî’nin dediği gibi;
Hakk’a tefviz-i umur et, ne elem çek ne keder
Kıl sözüm ârif isen gûş-i kabulüne Güher
(Yani) arif bir insan isen, şu sözüm kulağına küpe olsun: ister dünyevî, ister uhrevî olsun, her iş Allah’ın ezeli takdirine göre vukua geleceği için beyhude yere üzülüp, kederlenme. Temiz bir kalp ve samimi bir teslimiyetle işlerini Allah’a havale et. Beyitlerdeki öğütleri de önce oku, sonra düşün!
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47).