21 Aralık 2024, Cumartesi

Orman yangınları ve muhtemel suçlu

Bu hafta başka bir konuda yazmayı düşünüyordum. Ancak sahil bölgelerinde çok sayıda ve aynı zamanda ortaya çıkan orman yangınları konusunda genel bir bakış açısıyla bir yazı yazma gereğini duydum.

 Sazlık, anız, ot, otlak yakmak, hayvanlara eziyet etmek ve öldürmek, çevre, doğa, atmosfer ve uzayın kirletilmesi ve maddi alemin dengesinin bozulmasına neden olmak, insan ve insanla ilişkili şeylerin ve varlığın düzenine ve nizamına kast etmek olur ki, bunun adı kötülüktür.

Bu kapsamda, son günlerde ülkemizde de çok sayıda ve yaygın bir şekilde ortaya çıkan orman yangınları da çıkış nedeni ne olursa olsun hiç şüphesiz varlık alemine karşı bir kötülük hareketidir. Ormanlarla birlikte, canlı ağaç, bitki, börtü böcek, hayvan insan, çevre atmosfere kast edilmekte, işleyen ilahi dengeye yani Sünnetullah’a ya da şeriatı fıtrı’ya veya başka bir ifade ile tabiatın düzenine suikast yapılmış olmaktadır.

İnsan iradesi ile önlenebilecek veya zararları azaltılabilecek yangın veya doğal afet gibi felaketlerde problemin asıl nedenlerine işaret etmek yerine, hamaset yapmak, kolaycılığa kaçmak, klişe ön kabullerle toplumun algısını yanlış yerlere sevk etmek, gerçekleri gözden kaçırmak şeklindeki tutumlar yanlıştır. Bunun adı genel anlamda yalancılık ve kötülük olur.

Orman yangınları konusu, ülkemizde 3 yıl öncede yine böyle çok sayıda yangın çıkması dolayısıyla çok tartışılmıştı. O zamanda yangınları önleyici ve müdahale için gerekli ekipman ve araçlarının eksikliğinden çok söz edilmişti. Aradan geçen bunca zamana rağmen yine aynı şekilde o zaman konuşulan şeylerin konuşulmasını ibretle ve hayretle izliyoruz. Bilindiği gibi deprem, sel baskınları gibi diğer doğal afetlerine karşı da etkili tedbirler alma yerine, aynı şekilde her yıl tekrarlanan benzer argümanlarla geçiştirilmektedir.

Ülkemizde, orman yangınlarına karşı mücadele edilecek araç ve ekipmanların dış kaynak yani Rusya, İspanya gibi ülkelerden kiralanan araçlarla yapılması, zannediyorum en önemli ve stratejik seviyede yapılmış bir hatadır. Bu yöntem mücadelede etkinlik kurulamamasına ve yangınların günlerce sürmesine ve çok büyük orman alanlarının yanmasına neden olmaktadır.

Nasıl ülkenin sınırlarının savunulması konusunda -üstelik her yıl düşman saldırıları da olmadığı halde- Silahlı Kuvvetler her an hazır ve nazır bulunduruluyorsa. Ülkenin ülke değerini sayısız ve ölçülemeyen faydalarla artıran ormanlarımızın korunması konusunda da kendi kurumlarımızın yeterli seviyede yangın söndürme araç ve gereçlerinin hazır ne nazır bulundurulması çok elzem bir durumdur. Bu konuda yangın söndürme araçlarının kiralamalarla yangınların önlenebileceğini düşünmenin, düşünce safhasında bile gerçekleri tahayyül etmekten uzak ve mesnetsiz olduğu ortada iken. Uygulama safhalarında da gerçeklerden ne kadar uzakta kalındığını her yıl yaz aylarında binlerce hektar ormanların yanması ile tecrübe etmişken hala aynı yöntemin sürdürülmesi anlaşılabilir bir anlayış değildir.

Bilindiği gibi ormanların en büyük düşmanı ateştir, yangındır. Orman yangınlarını ister içerden bilerek veya bilmeyerek, isterse dışardan düşmanlığına kim çıkarırsa çıkarsın. Yangın çıkmasını önleyici ve çıktıktan sonra da kısa sürede söndürmek için alınması gereken tedbirler konusunda zayıf ve eksik pozisyonda bulunmamak gerekir. Elbette bu tedbirler devletin ve ilgili kurumların görevidir.

 Yangınları önleme konusunda gözle görülür elle tutulur somut yapılabilecekler ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin de imkan potansiyeli içinde bu konuda her türlü gücü vardır. Başta kalem erbabı ve yorumcular bu durumu sorgulamak yerine, hatta adeta gözden kaçırılarak,  somut bilgi ve delile dayanmayan klişe ön kabuller üzerinden hayali suçlu aramaya çalışması hatta ilan etmeleri, asıl sorunun üstünün örtülmesi anlamına gelir. Böyle bir yaklaşım ve tutumdan bırakın ülkemize iyilik gelmesi, bilakis çok zarar verilmiş ve kötülük yapılmış olunur.

 Elbette yangınların neden çıktığı konusunun ortaya çıkarılması, adli ve idari bir işlemdir. Ön yargılara dayalı suçlu tanımlaması yapma yerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir hukuk devleti tanımına uygun şekilde, somut “hukukun maddi delilleri” üzerinden suçlunun suçu somutlaştırılarak hüküm verilmelidir.

Köşe Yazıları

tümü

Gündem